You'll have to get off at the bank and take the A52.
- Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
The bus stopped to take on passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
I find it convenient to receive it.
- Almak için onu uygun buluyorum.
It is better to give than to receive.
- Vermek almaktan daha iyidir.
We offer you the chance to obtain training in mathematical sciences.
- Size matematiksel bilimlerde eğitim almak için bir şans sunuyoruz.
It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
- Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
I would like to buy some aspirin.
- Aspirin almak istiyorum.
Since Mac wants to buy a new Mustang, he is saving money.
- Mac bir yabani at almak istediğinden dolayı para biriktiriyor.
The second the mailman comes, he rushes out to pick up his mail.
- O, postacı gelir gelmez, postasını almak için dışarı fırlar.
Tom bent over to pick up a coin that was on the floor.
- Tom yerdeki parayı almak için eğildi.
The bus stopped to pick up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
I'll come to pick it up later.
- Onu almak için daha sonra geleceğim.
I opened the drawer to get a pencil.
- Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.
Tom opened the drawer to get a calculator.
- Tom hesap makinesini almak için çekmeceyi açtı.
I would like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
It is impossible to obtain the services of a tradesman in January in Australia. They are all on holiday.
- Avustralya'da ocak ayında esnaf hizmetini almak mümkün değildir. Onların hepsi tatildedirler.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
He uses bitcoins to purchase illicit drugs.
- O yasa dışı uyuşturucu almak için sanal para kullanır.
We had to remove your spleen.
- Dalağını almak zorunda kaldık.
I would have to take precautionary steps to keep him out.
- Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
People from all the surrounding towns traveled to Mary's farm to buy her coleslaw.
- Tüm çevre kasabalardan insanlar lâhana salatası almak için Mary'nin çiftliğine gitti.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
I don't want to take up too much of your time.
- Zamanının çoğunu almak istemiyorum.
I don't want to take up much of your time.
- Zamanının çoğunu almak istemiyorum.
I have to buy a new carpet for this room.
- Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım.
I lost my watch, so I have to buy one.
- Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım.
Tom doesn't want to take on any more work.
- Tom daha fazla iş almak istemiyor.
Tom bought a small camera to take on his trip.
- Tom gezisinde almak için küçük bir kamera satın aldı.
I want to get that classic car no matter how expensive it is.
- Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.
Mother went to town to get some bread.
- Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.
I had to consider Tom's proposal.
- Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
One way to get money was to borrow it.
- Para almanın bir yolu onu ödünç almaktı.
I don't want to buy this kind of sofa.
- Bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.
My brother is rich enough to buy a car.
- Erkek kardeşim, bir araba satın almak için yeterince zengindir.
Sami wanted revenge on Layla.
- Sami Layla'dan intikam almak istedi.
I will do whatever it takes to have my revenge.
- Ben intikam almak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
It's difficult to breathe when humidity is high.
- Nem oranı yüksek olduğunda nefes almak zordur.
Tom struggled to breathe.
- Tom nefes almak için çabalıyordu.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
Every year, a hundred and fifty thousand tourists come to this island to enjoy the impressive scenery and the wonderful beaches.
- Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir.
They are saving their money for the purchase of a house.
- Bir evi satın almak için onlar paralarını tasarruf ediyorlar.
I would like to purchase some boots.
- Bazı botlar satın almak istiyorum.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
It's easier to ask for forgiveness than to get permission.
- Af istemek izin almaktan daha kolaydır.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Since she doesn't want to put on any more weight, she doesn't eat cake.
- O daha fazla kilo almak istemediği için kek yemez.
We have to take this problem into consideration.
- Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
It is very important to consider the cultural background of the family.
- Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
I had to borrow money to purchase the car.
- Araba almak için borç almak zorunda kaldım.
The defence attorney did his best on behalf of Tom to secure his acquittal.
- Savunma avukatı onun beraatini güvenceye almak için Tom adına elinden geleni yaptı.
You'll have to handle it by yourself.
- Bunu tek başına ele almak zorunda kalacaksın.
I don't want to handle it.
- Onu ele almak istemiyorum.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
I have to take the chance.
- Göze almak zorundayım.
I wouldn't want to take the chance.
- Bunu göze almak istemem.
I would appreciate hearing from you soon.
- Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
I look forward to hearing from you soon.
- Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom had to put on weight for the role.
- Tom rolü için kilo almak zoruna kaldı.
Tom didn't want to put on weight.
- Tom kilo almak istemiyordu.
Their job is to dust the furniture.
- Onların işi mobilyanın tozunu almaktır.
The important thing is not to win the game, but to take part in it.
- Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
Our company wants to take part in that research project.
- Şirketimiz o araştırma projesinde yer almak istiyor.
I don't want to be involved in this affair.
- Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
Let's go grab a burger.
- Bir burger almaya gidelim.
Let's go grab a burger or something.
- Bir burger ya da bir şey almaya gidelim.
It is time to address this problem - Bu problemi ele alma zamanı geld.
Allı dağlar yücedir.