Taking moderate exercise will do you good.
- Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.
What's your favorite time of day to exercise?
- Egzersiz yapmak için günün en sevdiğin vakti nedir?
I have to massage my knees.
- Dizlerime masaj yapmak zorundayım.
Tom had to perform 100 hours of community service.
- Tom 100 saat toplum hizmeti yapmak zorundaydı.
Full body scanners perform a virtual strip search.
- Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.
To err is human, but to persist in error is diabolical.
- Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
To err is to be human.
- Hata yapmak insan olmaktır.
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
My father practices medicine.
- Babam doktorluk uygulaması yapmaktadır.
After school, I go to an English school to practice English conversation.
- Okuldan sonra, İngilizce konuşma pratiği yapmak için bir İngiliz okuluna gidiyorum.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
The astronaut had to conduct many experiments in the space shuttle.
- Astronot uzay mekiğinde birçok deneyler yapmak zorunda kaldı.
Nobody wants to invest in my country.
- Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.
Nobody wanted to invest in my country.
- Hiç kimse ülkemde yatırım yapmak istemedi.
You don't have to pretend with me.
- Bana numara yapmak zorunda değilsin.
Tom isn't good at pretending.
- Tom numara yapmakta iyi değil.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
They spent six months building the house.
- Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
She talked her husband into having a holiday in France.
- O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
I'd like to check in, please.
- Giriş yapmak istiyorum, lütfen.
I'd like to check in.
- Ben giriş yapmak istiyorum.
Layla didn't like to show off.
- Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.
Tonight, I'll have to do an interview.
- Bu gece bir röportaj yapmak zorunda kalacağım.
I'd like to interview them.
- Onlarla röportaj yapmak isterim.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
I want to take a nice long vacation.
- Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
You must consider what kind of work you want to do.
- Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
Tom had to do some work.
- Tom biraz iş yapmak zorundaydı.
Tom was forced to improvise.
- Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.
I suppose I'll just have to improvise.
- Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.
He is crazy about skiing.
- O, kayak yapmak için deli oluyor.
She likes dancing in a disco better than skiing.
- Bir diskoda dans etmeyi kayak yapmaktan daha fazla sever.
We had to do without a TV set.
- Televizyon seti olmadan yapmak zorundaydık.
He'll have to do without a gun.
- O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
I like to have a deep conversation with a more academic person from time to time.
- Zaman zaman daha akademik biriyle detaylı bir konuşma yapmak istiyorum.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
She wants to invest in our company's infrastructure.
- O bizim şirketimizin altyapısına yatırım yapmak istiyor.
Nobody wanted to invest in my country.
- Hiç kimse ülkemde yatırım yapmak istemedi.
I'd like to check out right now.
- Şimdi çıkış yapmak istiyorum.
I want to check out at 6 tomorrow morning.
- Yarın sabah altıda çıkış yapmak istiyorum.
Maintaining that tie is important.
- O kravata bakım yapmak önemlidir.
I want to surprise him.
- Ona sürpriz yapmak istiyorum.
In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
Shooting from a low angle makes your legs appear longer.
- Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
She was just about to take a bath when the bell rang.
- Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.