In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Did God really create the earth in a single day?
- Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
Get both a phone and internet access in a single package!
- Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
Monopoly is a popular game for families to play.
- Monopoly ailelerin oynaması için popüler bir oyun.
He wore a top hat and a monocle.
- O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
We generally drink tea after a meal.
- Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.
It isn't a real apartment.
- O, gerçek bir daire değildir.
We rented an apartment when we lived in New York.
- New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
- Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
Every time I think of Tom, I get a lump in my throat.
- Tom'u ne zaman düşünsem, boğazımda bir yumru hissediyorum.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
- Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.
The United States borders Canada.
- Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ile komşudur.
In 1860, Lincoln was elected President of the United States.
- 1860'ta Lincoln, Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına seçildi.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
He spoke of party unity.
- O, parti birliği hakkında konuştu.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
I thought we were going to go somewhere.
- Bir yere gideceğimizi düşünmüştüm.
Bob has been engaged to Mary for over a year.
- Bob, Mary ile bir yılı aşkın bir süredir nişanlıdır.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.
I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.
- Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.
I've got a pacemaker.
- Benim bir kalp pilim var.
I brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
Macbeth raised an army to attack his enemy.
- Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.
Butternut squash is a good source of manganese, potassium, and vitamins A, C, and E.
- Balkabağı, iyi bir manganez, potasyum ve A, C ve E vitaminleri kaynağıdır.
This is the first time I've ever squashed a cockroach.
- Şimdiye kadar ilk defa bir hamam böceği ezdim.
You can't be two places at once.
- Bir kerede iki yerde olamazsın.
Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
- Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
Once upon a time, there was a bad king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı.
Explain it once more, Jerry.
- Onu bir kez daha açıkla, Jerry.
Please say it once more.
- Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
There were lots of people at the concert.
- Konserde bir sürü insan vardı.
Our plan has lots of advantages.
- Planımızın bir sürü avantajı var.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
Could you please repeat it once again?
- Lütfen onu bir kez daha tekrarlar mısın?
I didn't meet him again after that.
- Ondan sonra bir daha onunla karşılaşmadım.
I will never fall in love again.
- Bir daha asla âşık olmayacağım.
Properly listen to what I'm going to say.
- Söyleyeceklerimi düzgün bir şekilde dinle.
Musical talent can be developed if it's properly trained.
- Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
Tom wanted to do his job properly.
- Tom işini uygun bir şekilde yapmak istedi.
We're going to do it properly.
- Biz onu uygun bir şekilde yapacağız.
Let me know if you are in need of anything.
- Eğer bir şeye ihtiyacın olursa haberim olsun.
Don't you have anything smaller than that?
- Ondan daha küçük herhangi bir şeyin yok mu?
For a while she did nothing but stare at me.
- Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.
He stayed here for a while.
- O, bir süre burada kaldı.
They set aside her objections.
- Onun itirazlarını bir tarafa bıraktılar.
A unicycle has only one wheel.
- Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır.
Will I be the only one going to the party?
- Bir tek ben mi partiye gideceğim?
The man shoved her aside.
- Adam onu bir kenara itti.
Tom laid the book aside and looked up.
- Tom kitabı bir kenara koydu ve yukarı baktı.
Tom was momentarily disoriented.
- Tom bir an için şaşırmıştı.
Tom was momentarily silent.
- Tom bir an için sessizdi.
One by one, the members told us about their strange experience.
- Üyeler bir bir enteresan hikayelerini anlattı.
One by one, the members told us about their strange experience.
- Üyeler bir bir garip hikayelerini anlattı.
Next time you'll pay for it!
- Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
Next time you come to see me, I will show you the book.
- Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı göstereceğim
I am planning to make an overnight trip to Nagoya.
- Nagoya'ya bir gecelik gezi yapmayı planlıyorum.
It was an overnight sensation.
- Bu bir gecelik heyecandı.
Could you perhaps translate that for me?
- Bir ihtimal bunu benim için çevirir misin?
I've been to Canada one time.
- Kanada'da bir kez bulundum.
I'm only going to ask you this one time, Tom.
- Ben bunu sana sadece bir kez soracağım, Tom.
How many books can I take out at one time?
- Ben dışarıya bir seferde kaç tane kitap alabilirim?
The clinic allowed only two visitors per patient at any one time.
- Klinik, bir seferde hasta başına iki ziyaretçiye izin verdi.
Perhaps you should try doing one thing at a time.
- Belki bir seferde bir şey yapmaya çalışmalısın.
Tom is only supposed to have one visitor at a time.
- Tom'un bir seferde sadece bir ziyartçisi olması gerekiyor.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
When is the next guided tour?
- Bir sonraki rehberli tur saat kaçta?
I think we get off at the next stop.
- Sanırım bir sonraki durakta ineceğiz.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
We're going to have good weather for awhile.
- Bir süreliğine daha havalar güzel olacak.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
- Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
I saw her somewhere two years ago.
- Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
I met him once when I was a student.
- Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
That dispute has been settled once and for all.
- O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
This is not at all what Tom expected.
- Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
He received a good many letters this morning.
- O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
There are many books on this subject.
- Bu konuda bir hayli kitap var.
A combination of several mistakes led to the accident.
- Bir takım hataların birleşimi kazaya neden oldu.
Several houses were damaged in the last storm.
- Son fırtınada bir takım evler hasar gördü.
Tom says he wants to get married right away.
- Tom bir an önce evlenmek istediğini söylüyor.
Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
- Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
Bill and John like to get together once a month to talk.
- Bill ve John konuşmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
Bill and John like to get together once a month to chat.
- Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
He is a great statesman, and what is more a great scholar.
- O büyük bir devlet adamı ve bunun da ötesinde büyük bir bilgindir.
Many people also considered him a madman.
- Birçok kişi ayrıca onun bir deli olduğunu düşünüyordu.
To some degree I am also afraid of people, they have the power to destroy you.
- Ben de bir dereceye kadar insanlardan korkuyorum, onların seni yok etme gücü var.
In addition to taking the regular tests, we have to hand in a long essay.
- Düzenli testler almaya ek olarak, bizim uzun bir deneme teslim etmemiz gerekiyor.
In addition to taking the regular tests, we have to hand in a long essay.
- Düzenli testler almaya ek olarak, bizim uzun bir deneme teslim etmemiz gerekiyor.
We go to the theater once every two weeks.
- Biz her iki haftada bir kez tiyatroya gideriz.
I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
I'll say it one more time.
- Bir kez daha söyleyeceğim.
I sort of had a crush on Tom.
- Ben bir nevi Tom'a aşık oldum.
For a time, things were peaceful.
- Bir süre için her şey huzurlu idi.
He stayed in London for a time.
- O, bir süre Londra'da kaldı.
I hiked through the Pyrenees from Spain to Paris.
- İspanya'dan Parise Pirene'leri bir uçtan bir uca yürüdüm.
The birds flew away in all directions.
- Kuşlar dört bir yana uçuştu.
Do you feel at home anywhere?
- Herhangi bir yerde evinizdeymiş gibi hisseder misiniz?
Is there a telephone anywhere?
- Herhangi bir yerde bir telefon var mı?
Tom claims that he wasn't anywhere near the murder scene at the time of the murder.
- Tom cinayet anında cinayet mahalline yakın bir yerde olmadığını iddia ediyor.
Tom says he thinks he could live anywhere.
- Tom herhangi bir yerde yaşayabileceğini sandığını söylüyor.
This newspaper article is more interesting than the previous one.
- Bu gazete makalesi bir öncekinden daha enteresan.
This winter is expected to be colder than the previous one.
- Bu kışın bir önceki kıştan daha soğuk olması bekleniyor.
May I wash all my laundry at once?
- Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
You must not forget to write to your parents at least once a month.
- En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.