Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
- Musical talent can be developed if it's properly trained.
Düzgün bir şekilde yapılan işleri severim.
- I like things done properly.
Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
- An American Indian is more properly called a Native American.
Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
- I don't know how to speak French properly.
Eğer anlıyorsan, öyleyse onu doğru dürüst yap.
- If you understand, then do it properly.
Aptal numarası yapma. Soruma doğru dürüst cevap ver.
- Don't play dumb. Answer my question properly!
Oğlum henüz doğru olarak toplama yapamıyor.
- My boy can't do addition properly yet.
Dişlerini gereği gibi fırçalıyor musun?
- Are you brushing your teeth properly?
Uygun bir biçimde eğitilmedik.
- We haven't been properly trained.
Kapıyı uygun şekilde kapatamıyorum.
- I can't get the door to shut properly.
Bayan Brown, o uygun şekilde yemek yemezse, kalıcı kilolu olacağı konusunda Beth'i uyardı.
- Mrs. Brown warned Beth that if she didn't eat properly she would be permanently overweight.
Onun işi uygun olarak yapma yeteneği yoktur.
- He doesn't have the ability to do the work properly.
Sanırım onu uygun olarak nasıl yapacağını sana göstermemin zamanıdır.
- I think it's time for me to show you how to do that properly.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
Tom iş için uygun çocuktur.
- Tom is the proper boy for the job.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
O, söyleyecek münasip bir şey değil.
- That's not a proper thing to say.
Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
- The facts weren't properly understood.
Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
- The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
- Proper clothes count for much in business.
Mary aristokrat ve terbiyeli bir bayan.
- Mary is an aristocrat and a proper lady.
Buraya giremezsin. Bu özel bir mülkiyet.
- You are not allowed here. This is private property.
Özel mülkiyete izinsiz giriyorsunuz.
- You are trespassing on private property.
Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.
- If the door doesn't fit, you might have to shave off a bit of the wood until it closes properly.
Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
- Musical talent can be developed if it's properly trained.
Oğlum henüz doğru olarak toplama yapamıyor.
- My boy can't do addition properly yet.
Tom ismimi doğru dürüst nasıl telaffuz edeceğini bilmiyor.
- Tom doesn't know how to pronounce my name properly.
Aptal numarası yapma. Soruma doğru dürüst cevap ver.
- Don't play dumb. Answer my question properly!
Dişini doğru dürüst fırçalıyor musun?
- Are you brushing your teeth properly?
Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
- A proper gentleman brings his lady red roses.
Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
- The facts weren't properly understood.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
A very proper young lady.
mathematics, physics Eigen-; designating a function or value which is an eigenfunction or eigenvalue.
When I realized I was wearing my shirt inside out, I felt a proper fool.
... properly. ...
... It wasn't thought through properly. We need to get rid of that provision, because it's ...