-i yapmak

listen to the pronunciation of -i yapmak
Türkisch - Englisch

Definition von -i yapmak im Türkisch Englisch wörterbuch

egzersiz yapmak
exercise

The best way to get rid of stress is to do a little exercise. - Stresten kurtulmak için en iyi yol biraz egzersiz yapmaktır.

Taking moderate exercise will do you good. - Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.

hırsızlık yapmak
steal
yapmak
do
gösteri yapmak
demonstrate
alıntı yapmak
quote
anafor yapmak
eddy
baskın yapmak
raid
blöf yapmak
bluff
büyü yapmak
witch
görüşme yapmak
meet
hemşirelik yapmak
nurse
masaj yapmak
massage

I have to massage my knees. - Dizlerime masaj yapmak zorundayım.

savunma yapmak
plead
sürterek yara yapmak
gall
çıkıntı yapmak
stick out
prova yapmak
rehearse
yapmak
perform

As a first-aider, Tom is morally obligated to perform CPR on someone who's had a heart attack. - Bir ilk yardım görevlisi olan Tom, kalp krizi geçiren birisi üzerinde manevi olarak CPR yapmakla yükümlüdür.

Full body scanners perform a virtual strip search. - Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.

hata yapmak
err

To err is to be human. - Hata yapmak insan olmaktır.

To err is human, but to persist in error is diabolical. - Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.

yapmak
make

Don't be afraid to make a mistake. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

yapmak
execute
yapmak
practice

It takes years of practice to play the piano well. - Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.

Tom showed up late to practice yesterday. - Tom dün pratik yapmak için geç geldi.

yapmak
practise

I want to practise my English. - İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.

He usually wants to practise his English on me. - O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor

indirim yapmak
discount
ayrım yapmak
distinguish
değişiklik yapmak
alter
hata yapmak
stumble
kaçakçılık yapmak
smuggle
makyaj yapmak
make up
ilk denemeyi yapmak
baptize
yapmak
conduct

The astronaut had to conduct many experiments in the space shuttle. - Astronot uzay mekiğinde birçok deneyler yapmak zorunda kaldı.

yatırım yapmak
invest

I want to invest a little money every month. - Ben her ay biraz para yatırım yapmak istiyorum.

Nobody wants to invest in my country. - Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.

numara yapmak
pretend

Tom isn't good at pretending. - Tom numara yapmakta iyi değil.

Tom doesn't have to pretend with me. - Tom benimle numara yapmak zorunda değil.

yapmak
build

They spent six months building the house. - Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.

But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build. - Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.

kur yapmak
flirt
tatil yapmak
holiday

She talked her husband into having a holiday in France. - O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.

nispet yapmak
spite
alıntı yapmak
cite
aynını yapmak
replicate
ayrım yapmak
segregate
ağda yapmak
wax
aşı yapmak
inoculate
deney yapmak
experiment
espri yapmak
joke
giriş yapmak
check in

I'd like to check in. - Ben giriş yapmak istiyorum.

I'm just about to check in. - Tam giriş yapmak üzereyim.

gösteriş yapmak
show off

Layla didn't like to show off. - Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.

hırsızlık yapmak
rob
ikmal yapmak
replenish
imlâ hatası yapmak
misspell
kalem ile makyaj yapmak
pencil
kaçak yapmak
escape
masturbasyon yapmak
(Argo) jerk off
röportaj yapmak
interview

I'd like to interview them. - Onlarla röportaj yapmak isterim.

Tonight, I'll have to do an interview. - Bu gece bir röportaj yapmak zorunda kalacağım.

sahtesini yapmak
counterfeit
yapmak
put up

If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth. - Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.

çağrışım yapmak
evoke
oymacılık yapmak
carve
rezervasyon yapmak
book
tatil yapmak
vacation

I want to take a vacation on a tropical island. - Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.

I want to take a nice long vacation. - Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.

heykelini yapmak
sculpture
iş yapmak
deal

Whose turn is it to deal? - İş yapmak için kimin sırası?

The soul of commerce is upright dealing. - Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.

rol yapmak
role
çıkarma yapmak
subtract
iş yapmak
work

If you want to do good work, you should use the proper tools. - İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.

Mayuko avoided doing hard work. - Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.

sahtesini yapmak
forge
görev yapmak
serve
pansuman yapmak
dress
abartılı jestler yapmak
flourish
acele ile yapmak
race
atış yapmak
shoot
aynını yapmak
retaliate
ayrım yapmak
differentiate
açıklama yapmak
make a statement
açıklama yapmak
explain
açılışını yapmak
unveil
bakımını yapmak
service
baskı hatası yapmak
misprint
başlama vuruşu yapmak
kick off
bir konu hakkında genel tanıtım yapmak
(Hukuk) to introduce
buğulama yapmak
steam
bütçe yapmak
budget
darbe yapmak
(Politika, Siyaset) stage a coup
dedikodu yapmak
tittle-tattle
değişiklik yapmak
recast
değişiklik yapmak
innovate
dikiş yapmak
stitch
doğaçlama yapmak
improvise

I suppose I'll just have to improvise. - Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.

Tom was forced to improvise. - Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.

durum değerlendirmesi yapmak
take stock
düzeltme yapmak
revise
düzeltmeler yapmak
revamp
elinden geleni yapmak
(deyim) put one's back into
eskrim yapmak
fence
etki yapmak
affect
eşini yapmak
duplicate
gemi yolculuğu yapmak
navigate
geçirmez biçimde yapmak
proof
görev yapmak
function
görüşme yapmak
treat with
gösteriş yapmak
flaunt
hakkını vererek yapmak
sustain
harcama yapmak
spend
hatırasına yapmak
commemorate
ihracat yapmak
export
is yapmak
smoke
kalpazanlık yapmak
falsify
karşılıklı yapmak
reciprocate
kayak yapmak
ski

Last winter, I went to Canada to ski. - Geçen kış kayak yapmak için Kanada'ya gittim.

My parents enjoy skiing every winter. - Ebeveynlerim her kış kayak yapmaktan hoşlanır.

kaynak yapmak
weld
kaza yapmak
(Askeri) shipwreck
kaçak yapmak
leak
kopyasını yapmak
duplicate
kritiğini yapmak
criticize
kusursuz yapmak
perfect
kâğıt hamuru yapmak
pulp
makine ile yapmak
machine
naklen yayın yapmak
relay
numara yapmak
feigning
olmadan yapmak
do without

We had to do without a TV set. - Televizyon seti olmadan yapmak zorundaydık.

He'll have to do without a gun. - O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.

orospuluk yapmak
hustle
oynama yapmak
manipulate
planlar yapmak
make plans
revizyon yapmak
revise
sahtesini yapmak
to forge
sayım yapmak
tally
seks yapmak
make love
seks yapmak
(Argo) eff
seks yapmak
(Argo) get laid
servis yapmak
serve up
staj yapmak
(Eğitim) do internship
stok yapmak
stockpile
sözleşme yapmak
contract
sızıntı yapmak
escape
taklidini yapmak
imitate
televizyon yayını yapmak
(Televizyon) broadcast
tırtık yapmak
knurl
yakıt ikmali yapmak
refuel
yapmak
have

I have to make the best of that small room. - Ben bu küçük odayla ilgili en iyisini yapmak zorundayım.

Sooner or later, every parent has to have a talk with their children about the birds and the bees. - Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.

yasa çıkarmak/koymak/yapmak
to make laws
yatırım yapmak
invest in

I want to invest in index funds. - İndeksli yatırım fonlarına yatırım yapmak istiyorum

Nobody wanted to invest in my country. - Hiç kimse ülkemde yatırım yapmak istemedi.

yazım hatası yapmak
misspell
yeni çekim yapmak
retake
yenilik yapmak
innovate
çağrı yapmak
summon
çıkıntı yapmak
jut
çıkış yapmak
check out

I want to check out at 6 tomorrow morning. - Yarın sabah altıda çıkış yapmak istiyorum.

I'd like to check out. Do you have my bill? - Çıkış yapmak istiyorum. Hesabımı çıkarır mısınız?

ön ödeme yapmak
prepay
üçkâğıtçılık yapmak
play a trick
ırkçılık yapmak
segregate
şekerleme yapmak
snooze
alıştırma yapmak
train
bakım yapmak
maintain

Maintaining that tie is important. - O kravata bakım yapmak önemlidir.

deklârasyon yapmak
declare
dişli yapmak
indent
giriş yapmak
enter
heykeltraşlık yapmak
sculpt
keçe yapmak
felt
numara yapmak
(deyim) put on
rol yapmak
act
sürpriz yapmak
surprise

I wanted to surprise Tom. - Tom'a sürpriz yapmak istedim.

I want to surprise him. - Ona sürpriz yapmak istiyorum.

uyuşturucu işi yapmak
deal
çekim yapmak
shoot

Shooting from a low angle makes your legs appear longer. - Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.

konservesini yapmak
can
(bira) yapmak
brew
-lik yapmak
practice
abone yapmak
subscribe
aktarma yapmak
change
alem yapmak
go on the razzle-dazzle
alem yapmak
rollick
alıntı yapmak
borrow
ameliyat yapmak
operate
analiz yapmak
analyze
analiz yapmak
analyse
antrenman yapmak
train
arama yapmak
make a search
arama yapmak
carry out a search
askerlik yapmak
do one's military service
bakim yapmak
service
banyo yapmak
bath

She was just about to take a bath when the bell rang. - Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.

I feel like taking a bath now. - Şimdi canım bir banyo yapmak istiyor.

bayram yapmak
feast
başlangıç yapmak
prelude
bedelli askerlik yapmak
(Askeri) buyout
beraber (yapmak)
in unison
beste yapmak
compose
betimleme yapmak
depict
bilgilendirme yapmak
inform
bilgilendirme yapmak
notify
bir seçim yapmak
make a choice
biriken işleri yapmak
catch up on
box yapmak
box
böyle yapmak adettir
it is usual to do so
check up yapmak
check up
cilve yapmak
be flirtatious
cilve yapmak
behave coquettishly
cilve yapmak
flirtatious
cilve yapmak
to be flirtatious
darbe yapmak
beat
dedikodu yapmak
wag one's tongue
dedikodu yapmak
tittletattle
dedikodu yapmak
bear tales
dedikodu yapmak
talebear
dedikodu yapmak
rumour
dedikodu yapmak
carry tales
demet yapmak
bunch
demo yapmak
demo
deneme yapmak
try
deneme yapmak
try out
deneme yapmak
test
deneme yapmak
trial
deney yapmak
try
deney yapmak
experiment with
deney yapmak
test
denk yapmak
bale
derecelendirme yapmak
rank
derecelendirme yapmak
rate
derecelendirme yapmak
grade
ders yapmak
have a class
desen yapmak
design
deve yapmak
appropriate
deve yapmak
pocket
devir yapmak
cycle
devrim yapmak
revolutionise
Türkisch - Türkisch

Definition von -i yapmak im Türkisch Türkisch wörterbuch

yapmak
Onarmak, tamir etmek
Englisch - Türkisch

Definition von -i yapmak im Englisch Türkisch wörterbuch

karate yapmak
Do karete