Bir uçak dağ üzerinden uçtu.
- An airplane had flown over the mountain.
Lech Wałęsa 1980'de tersane çitinin üzerinden atladı.
- Lech Wałęsa jumped over the shipyard fence in 1980.
Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
- Kate spread the cloth over the table.
Hızlı kahverengi tilki tembel kahverengi köpeğin üstüne atladı.
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
Ben vardığımda parti neredeyse bitmişti.
- The party was all but over when I arrived.
1920 yazına doğru Kızıl Panik bitmişti.
- By the summer of 1920, the Red Scare was over.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.
- It took me more than one month to get over my cold.
Kızının ölümü üzerine ağladı.
- He wept over his daughter's death.
Oğlunun ölümü üzerine ağladı.
- She wept over her son's death.
Borçları 1,000 doların üstündedir.
- His debts amount to over $1,000.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
O, çok fazla iyimser bir bakış.
- That's an overly optimistic view.
Tom çok fazla yediği için hastalandı.
- The reason Tom got sick was because he overate.
Kilise, kenti yukarıdan gören tepe üzerindedir.
- The church is on the hill overlooking the city.
Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.
- Tom heard a helicopter overhead.
Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
- Give me some time to think it over.
Satın almadan önce evi iyice inceledik.
- We went over the house thoroughly before buying it.
O makaleyi tekrar tekrar okudu.
- He read the article over and over again.
Delegeler tekrar tekrar oy kullandı.
- Delegates voted over and over again.
Sen bu iş için gereğinden fazla niteliklisin.
- You're overqualified for this job.
Bu iş için gereğinden fazla kalifiye olduğumu söylediler.
- They said I'm overqualified for that job.
Tom şapkasını gözlerinin üzerine aşağıya indirdi.
- Tom pulled his cap down over his eyes.
Fadıl'ı bir daha kaybetmek istemiyorum.
- I don't want to lose Fadil all over again.
Hatalarına bir daha asla göz yummayacağım.
- I'll never overlook your mistakes again.
Bölüm 14'ü okumanız gerekiyordu. O sizin hafta sonu boyunca ev ödevinizdi.
- You were supposed to read Chapter 14. That was your homework over the weekend.
Helen'in forumu bir veya iki fırın eldiveni kullanılıp kullanılmayacağı üzerine uzlaşmaz bir bölünme yaşadı.
- Helen's forum experienced an irreconcilable schism over whether to use one or two oven mitts.
Ben eminim Tom onun üstünden aşacak.
- I'm sure Tom will get over it.
Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
Toplantı nerdeyse bitmek üzere.
- The meeting is almost over.
Öğretim yılı bitmek üzere.
- The school year is almost over.
Tom Mary'nin durduğu yere doğru yürüdü.
- Tom walked over to where Mary was standing.
Tom Mary'yi her yere götürdü.
- Tom drove Mary all over the place.
Aşırı güvenden sakınmalısın.
- You should beware of overconfidence.
Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
- What with overwork and poor meals, she fell ill.
Lech Wałęsa 1980'de tersane çitinin üzerinden atladı.
- Lech Wałęsa jumped over the shipyard fence in 1980.
Nalokson morfin türevi ilaçların aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
Dünyada 800,000'i aşkın Baskça konuşan kişi vardır.
- There are over 800,000 Basque speakers in the world.
Dünyada 2,500'ü aşkın yılan türü bulunmaktadır.
- There are over 2,500 types of snakes in the world.
Sevdiğin birinin kaybına çok uzun süre ağlama.
- Don't mourn over the loss of your loved one too long.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Nalokson morfin türevi ilaçların aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
Tom şimdi baştan başa sözleşmeyi okuyor.
- Tom is reading over the contract right now.
300'ü geçkin insan tutuklandı.
- Over 300 people were arrested.
Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
- Kate spread the cloth over the table.
Köprünün üstünde giden trene bak.
- Look at the train going over the bridge.
Ulus devletlerin varlığı, dünya'nın geri kalanında Avrupa'ya büyük bir avantaj sağladı.
- The existence of nation-states gave Europe a great advantage over the rest of the world.
Partiden arta kalan birçok yemek vardı.
- There was a lot of food left over from the party.
Aç kedi çöpü mutfağın her yerine saçtı.
- The hungry cat scattered the trash all over the kitchen.
Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.
- My father traveled all over the world by air.
Telefonda onunla konu hakkında konuştum.
- I spoke to him about it over the telephone.
Bir fincan kahve içerken sorun hakkında sohbet ettik.
- We talked about the question over a cup of coffee.
Dünyanın her yerinden insanlar İngilizcenin öğrenmek için zor olduğunu söylüyorlar.
- People from all over the world say that English is difficult to learn.
Buraya dünyanın her yerinden turistler gelir.
- Tourists from all over the world come here.
Sami onu tekrar tekrar yineliyordu.
- Sami was repeating that over and over.
O, 30 yaşın üstünde ama yine de mali açıdan ailesine bağlı.
- He's over 30 but still financially dependent on his parents.
Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.
- Read over your paper before you hand it in.
Baştan sona kapıyı beyaza boyadı.
- He painted the door over white.
Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.
- Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.
Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.
- It took me more than one month to get over my cold.
Tom devralmak için hâlâ çok genç.
- Tom is still too young to take over.
Babasının işini devralmak istiyor.
- He wants to take over his father's business.
Sadece onu atlatmak istiyorum.
- I just want to get over it.
Soğuk algınlığımı atlatmak bir haftamı aldı.
- It took me a week to get over my cold.
Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.
- I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again.
Yeni baştan yapman gerekse neyi farklı yapardın?
- If you had to do it all over again, what would you do differently?
Delegeler tekrar tekrar oy kullandı.
- Delegates voted over and over again.
O makaleyi tekrar tekrar okudu.
- He read the article over and over again.
Fadıl'ı bir daha kaybetmek istemiyorum.
- I don't want to lose Fadil all over again.
Ben odayı terk etmek zorunda kalıncaya kadar aynı plağı üst üste çalmaya devam etti.
- He kept playing the same record over and over until I had to leave the room.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Neden buraya gelip benimle oturmuyorsun?
- Why don't you come over here and sit with me?
Buraya gelip bana yardım eder misin?
- Can you come over here and help me?
Silahını buraya fırlat.
- Toss your gun over here.
Hey, lütfen bana burada yardım eder misin?
- Hey, could you give me a hand over here, please?
Henüz yaşlanmış değilim.
- I'm not over the hill yet.
Tom'un arabası karşıda park edilmiştir.
- Tom's car's parked over there.
Orada karşıda bir kahvehane var.
- There is a coffee shop over there.
When a class is overenrolled, you may ask the instructor to force-add you.
An over-reliance on logic kills of ideas before they have a chance to develop.
O defalarca masum olduğunu söyledi.
- She repeated over and over that she was innocent of the crime.
Mektubu defalarca okudu.
- She read the letter over and over again.
Onu yapmamanı sana tekrar tekrar söyledim.
- I've told you over and over again not to do that.
Aynı şeyi tekrar tekrar söylüyorum.
- I say the same thing over and over.
Normal su kullanmak zamanla buhar deliklerini tıkayacak mineral birikmesine sebep olacağı için buharlı ütülerde her zaman damıtılmış su kullan.
- Always use distilled water in steam irons because using ordinary water will cause a mineral build-up over time that will clog the steam holes.
Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti.
- Over time, things only got worse.
Yeniden başlayabiliriz.
- We can start over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Açıkçası, ben fazlaca endişeli değilim.
- Frankly, I'm not overly concerned.
Yağışlı sezon ne zaman bitecek?
- When will the rainy season be over?
Bu dersin bitmesine 10 dakika kaldı.
- This class will be over in ten minutes.
she will get well over time - zaman içerisinde iyileşecek.
Korkarım ki senin çevirin aşırı derecede kelimesi kelimesine.
- I am afraid your translation is overly literal.
Bu aşırı derecede iyimser bir bakış.
- That's an overly optimistic view.
Over meatloaf and mashed potatoes (being careful not to talk with his mouth full), Stanley told about his adventure.
The latest policy was over-conservative.
Let's go over scene 3 from the top.
I think I’m over my limit for calories for today.
Let's walk over the hill to get there.
Sales are down this quarter over last.
How do you receive? Over!.
He bent over to touch his toes.
Climb up the ladder and look over .
Can I sleep over?.
I'll bring over a pizza.
standard cash count forms used to record the count and any overs or unders.
I lost my paper and I had to do the entire assignment over.
four over two equals two over one.
He is finally over his ex-girlfriend.
I moved over to make room for him to sit down.
The show is over.
There is a roof over the house.
There is a bridge over the river.
I prefer the purple over the pink.
The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- The quick brown fox did not jump over the lazy dog.
The quick brown fox did not jump over the lazy dog.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
Ford had the U.A.W. over a barrel; if it failed to sign by midnight, the U.A.W. would be forced to give up its union shop.
The children loved the slide, and they went on it over and over until it got dark outside.
Mom: Over my dead body!.
I’m in over my head on this project. Can you help?.
This is way over my head. Can you explain it more simply?.
He just shot a spectacularly over his head round of golf and beat all of us.
Mrs. Joiner is over the hill.
Winemakers are over the moon to be able to showcase the individual nuances within their vineyards.
Myers went over the top in the clubhouse, berating a reporter who questioned Myers' terminology.
The men were sent over the top to their certain death.
Only one piece that came in over the transom appears in this issue.
The worked into the night and sent an associate to make an over-the-transom filing.
Now, over to our man in Tokyo for an on-the-spot report.
The building's architect failed to account for natural light availability and specified more lighting fixtures than needed, resulting in over-illumination and leading to increased headache incidence for some building occupants.
When he sent me flowers and a note, I was over the moon.
... would give you rights over the database? ...
... But I think we'd do well over there. ...