I want to see exactly what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
I don't exactly know what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
She is qualified as a nurse.
- O, bir hemşire olarak niteliklidir.
He is qualified as an English teacher.
- Bir İngilizce öğretmeni olarak kalifiyedir.
To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
- Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Generally speaking, Americans like coffee.
- Genel olarak, Amerikalılar kahveyi severler.
Women generally live longer than men.
- Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.
The driver violated the traffic rules; as a result, he was fined.
- Sürücü trafik kurallarını çiğnedi, sonuç olarak da cezalandırıldı.
As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
- Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π.
- Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
What exactly are you doing?
- Tam olarak ne yapıyorsun?
Tatoeba.org, a language website, was shut down temporarily for maintenance.
- Bir dil web sitesi olan Tatoeba.org bakım için geçici olarak kapatıldı.
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
Most elevators operate automatically.
- Birçok asansörler otomatik olarak çalışır.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
Naturally he got angry.
- Doğal olarak sinirlendi.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
I paid five dollars in addition.
- Ek olarak beş dolar ödedim.
I don't quite understand what you are saying.
- Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
I don't quite know how it happened.
- Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
- Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about going?
- Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
I want to study German in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Almanca eğitimi yapmak istiyorum.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
Tom didn't know for certain what time he should arrive.
- Tom saat kaçta varması gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
No one knew for certain how the accident happened.
- Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
We have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorundayız.
I continually go to the market.
- Ben sürekli olarak pazara giderim.
Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
You must be mentally exhausted.
- Zihinsel olarak yorgun olmalısın.
Women are often mentally stronger than men.
- Kadınlar sık sık zihinsel olarak erkeklerden daha güçlüdür.
You're intentionally throwing the game.
- Sen kasıtlı olarak yeniliyorsun.
Did you do that intentionally?
- Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Tom tapped his foot nervously.
- Tom sinirli olarak ayağını vurdu.
Tom looked around nervously.
- Tom sinirli olarak etrafına baktı.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.