I don't exactly know what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.
That's exactly what's happening now.
- Şimdi tam olarak olanlar budur.
It serves you right that you failed your exam. You didn't study for it at all.
- Sınavda başarısız olarak hakettiğin cezayı gördün,sınava hiç çalışmadın.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Are you seriously thinking about becoming involved?
- Karışmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
He is qualified as an English teacher.
- Bir İngilizce öğretmeni olarak kalifiyedir.
She is qualified as a nurse.
- O, bir hemşire olarak niteliklidir.
To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
- Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Generally speaking, boys can run faster than girls.
- Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
Women generally live longer than men.
- Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.
The driver violated the traffic rules; as a result, he was fined.
- Sürücü trafik kurallarını çiğnedi, sonuç olarak da cezalandırıldı.
As a result, more women are receiving equal work.
- Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
Dogs breathe approximately 30 times a minute.
- Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
Can you fix it temporarily?
- Geçici olarak tamir edebilir misin?
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
German restaurants do not automatically serve water.
- Alman restoranları otomatik olarak su hizmeti vermezler.
Most elevators operate automatically.
- Birçok asansörler otomatik olarak çalışır.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
He was naturally very angry.
- O, doğal olarak çok kızmıştı.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
- Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Is Tom seriously thinking about not going to today's meeting?
- Tom bugünkü toplantıya gitmeme hakkında ciddi olarak düşünüyor mu?
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
In addition to my other worries, this has to happen.
- Diğer endişelerime ek olarak, bu olmak zorunda.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
Police think the fire was deliberately lit.
- Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.
No one knew for certain how the accident happened.
- Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
Tom didn't know for certain where he should go.
- Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
Tickets are $30 in advance, or $35 on the day of the show.
- Biletler peşin olarak 30 dolar ya da gösteri gününde 35 dolar.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
You must be mentally exhausted.
- Zihinsel olarak yorgun olmalısın.
Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
- Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
Tom made this mistake intentionally.
- Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
I'm never gonna intentionally get drunk.
- Ben asla kasıtlı olarak sarhoş olmayacağım.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
I know exactly when that happened.
- Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
Mary chewed on her nails nervously.
- Mary sinirli olarak tırnaklarını çiğnedi.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.