I want to see exactly what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
I knew exactly what was happening.
- Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
You are doing well for a cub reporter.
- Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
It's a tossup as to who will win; both teams are about the same in quality.
- Kimin kazanacağına gelince bir şanstır; her iki takım da kalite olarak aynıdır.
I fed my dog what I thought was good quality dog food.
- Köpeğimi iyi kalite köpek maması olarak düşündüğüm mamayla besledim.
To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
- Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
In general, wolves do not attack people.
- Genel olarak, kurtlar insanlara saldırmazlar.
Americans, in general, don't like to dress up.
- Amerikalılar, genel olarak, giyinip süslenmeyi sevmezler.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Women generally live longer than men.
- Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.
The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
- Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
- Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
As a result, we play ball inside on rainy days.
- Sonuç olarak yağışlı günlerde içeride top oynarız.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
Tom is approximately the same age as me.
- Tom yaklaşık olarak benimle aynı yaşta.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
- Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.
Tatoeba.org, a language website, was shut down temporarily for maintenance.
- Bir dil web sitesi olan Tatoeba.org bakım için geçici olarak kapatıldı.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Most elevators operate automatically.
- Birçok asansörler otomatik olarak çalışır.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
Her hair is naturally curly.
- Onun saçı doğal olarak kıvırcık.
The most important book to learn a foreign language is, naturally, a dictionary.
- Bir yabancı dili öğrenmek için en önemli kitap, doğal olarak, bir sözlüktür.
I paid five dollars in addition.
- Ek olarak beş dolar ödedim.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
I don't quite understand what you are saying.
- Söylediğini tam olarak anlamıyorum.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused her.
- Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
Who first split the atom?
- Atomu ilk olarak kim parçaladı?
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Are you seriously thinking about not going?
- Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
In addition to my other worries, this has to happen.
- Diğer endişelerime ek olarak, bu olmak zorunda.
The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
He deliberately broke the glass.
- O, camı kasıtlı olarak kırdı.
Tom didn't know for certain where he should go.
- Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
I don't know for certain when he will come.
- Ben onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
He borrowed the money in advance.
- O peşin olarak ödünç para aldı.
Tickets are $30 in advance, or $35 on the day of the show.
- Biletler peşin olarak 30 dolar ya da gösteri gününde 35 dolar.
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
I continually go to the market.
- Ben sürekli olarak pazara giderim.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
You must be mentally exhausted.
- Zihinsel olarak yorgun olmalısın.
Women who claim to love Disney films are, in most cases, suffering mentally.
- Disney filmlerini sevdiğini iddia eden kadınlar, birçok durumda zihinsel olarak acı çekiyorlar.
He broke the window intentionally.
- O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
Tom made this mistake intentionally.
- Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
Tom knows exactly what to do.
- Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
Tom looked around nervously.
- Tom sinirli olarak etrafına baktı.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.