I knew exactly what was happening.
- Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
That's exactly what's happening now.
- Şimdi tam olarak olanlar budur.
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
You are doing well for a cub reporter.
- Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
It's a tossup as to who will win; both teams are about the same in quality.
- Kimin kazanacağına gelince bir şanstır; her iki takım da kalite olarak aynıdır.
He is qualified as an English teacher.
- Bir İngilizce öğretmeni olarak kalifiyedir.
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Women generally live longer than men.
- Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.
Generally speaking, boys can run faster than girls.
- Genel olarak söylemek gerekirse, oğlanlar kızlardan daha hızlı koşabilirler.
As a result, we play ball inside on rainy days.
- Sonuç olarak yağışlı günlerde içeride top oynarız.
As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π.
- Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.
Dogs breathe approximately 30 times a minute.
- Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
What exactly are you doing?
- Tam olarak ne yapıyorsun?
The apple appeased my hunger temporarily.
- Elma, açlığımı geçici olarak giderdi.
Can you fix it temporarily?
- Geçici olarak tamir edebilir misin?
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
German restaurants do not automatically serve water.
- Alman restoranları otomatik olarak su hizmeti vermezler.
The door opened automatically.
- Kapı otomatik olarak açıldı.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
He was naturally very angry.
- O, doğal olarak çok kızmıştı.
I paid five dollars in addition.
- Ek olarak beş dolar ödedim.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
We are not quite satisfied with the result.
- Sonuçtan tam olarak memnun değiliz.
I don't quite know how it happened.
- Onun nasıl olduğunu tam olarak bilmiyorum.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
When he opens a magazine, he will usually read his horoscope first.
- Bir dergi açtığında, genellikle ilk olarak burcunu okur.
Are you seriously thinking about divorce?
- Boşanmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
Is Tom seriously thinking about not going to today's meeting?
- Tom bugünkü toplantıya gitmeme hakkında ciddi olarak düşünüyor mu?
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Fadil killed Layla very deliberately.
- Fadıl, Leyla'yı kasıtlı olarak öldürdü.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
Tom didn't know for certain where he should go.
- Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
No one knew for certain how the accident happened.
- Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
He borrowed the money in advance.
- O peşin olarak ödünç para aldı.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
I continually go to the market.
- Ben sürekli olarak pazara giderim.
Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.
- Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
You must be mentally exhausted.
- Zihinsel olarak yorgun olmalısın.
I think Tom may be mentally ill.
- Sanırım Tom zihinsel olarak hasta olabilir.
Did you do that intentionally?
- Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?
You're intentionally throwing the game.
- Sen kasıtlı olarak yeniliyorsun.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
Where did you find it? Somewhere in the forest. I couldn't say precisely.
- Onu nereden buldun? Ormanda bir yerde. Kesin olarak söyleyemem.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
Tom tapped his foot nervously.
- Tom sinirli olarak ayağını vurdu.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.