Sana bir dolar ödersem, eşit oluruz.
- If I pay you a dollar, we'll be even.
Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
- It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
- Her birthday party will be held tomorrow evening.
Tabakta birçok kurabiye bulunmasına rağmen, sadece üç tane yedim.
- Even though there were many cookies on the dish, I only ate three.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Sanırım biz şimdi çiftiz.
- I think we're even now.
On iki, çift bir sayıdır.
- Twelve is an even number.
Tarafsızlık bile taraflıdır.
- Even impartiality is partial.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
- Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Rüzgar akşam sakinleşti.
- The wind calmed down in the evening.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Ben fiziği seviyorum ve matematiği daha da çok seviyorum.
- I like physics, and I like mathematics even more.
Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
- It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
- About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
Hatta babama karşı onu destekledim.
- I supported her even against my father.
Herkes aynı fikirde olsa bile, hepsi hatalı olabilir.
- Even if all agree, all can be wrong.
Mary sadece Tom'un arkadaşı olduğunu değil aynı zamanda onu tanıdığını bile reddetti.
- Mary not only denied that she was Tom's friend, but that she even knew him.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
- Even today, his theory remains practically irrefutable.
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
- Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
- Tom has been calling me regularly every evening.
Tom bir bağış toplama etkinliği düzenliyor.
- Tom is organizing a fundraising event.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
- They didn't even know who they were supposed to meet.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Olayların bu açıklaması tamamen abartılmış, üstelik doğru olsa bile.
- This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
Tom oldukça faydalı, üstelik hoşgörülü.
- Tom is quite helpful, indulgent even.
Yine de... bana tokat atmak zorunda değildi!
- Even so ... she didn't have to slap me!
Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
- My water broke on the evening of the predicted birth date.
İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Hava kötü olduğu halde geldi.
- He came even though the weather was bad.
Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
- The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
Arkadaşım bir vejetaryen olmasına rağmen, çorbada biraz et olduğunu ona söylemedim.
- Even though my friend was a vegetarian, I didn't tell him that the soup had some meat in it.
Kendisi polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.
- Even though he's a policeman, he's afraid of thieves.
Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
- I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
Sen onun olanaksız olduğunu biliyordun ve o zaman bile denedin.
- You knew it was impossible and even then, you tried.
O, meşgul olsa bile gelecek.
- Even if he is busy, he will come.
Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum.
- Even if he's very nice, I don't really trust him.
Şu anda kendine ait bir piyanosu olmasa bile Tom hâlâ piyano çalabiliyor.
- Tom can still play the piano even though he doesn't own one now.
Bunu sevmesen bile, yemelisin.
- Even though you don't like this, you must eat it.
Her çift sayı iki asal sayının toplamıdır.
- Every even number is the sum of two primes.
İki, dört, altı ve sekiz çift sayıdırlar.
- Two, four, six and eight are even numbers.
Herkes ona durmasını rica ettikten sonra bile Tom bançosunu çalmaya devam etti.
- Tom continued to play his banjo even after everybody asked him to stop.
Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım.
- Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.
Hatta onlara dokunmayın.
- Don't even touch them.
Hatta Tom Fransızca öğrenmekle biraz ilgileniyor.
- Even Tom is a little interested in learning French.
Nanotubes glow, even within biological cells.*Increases in body mass index, even within non-obese levels, raise the risk for Type 2 diabetes mellitus: a follow-up study in a Japanese population. *Cognitive scores, even within the normal range, predict dea.
Göründüğünden daha da kötüdür.
- It's even worse than it looks.
Dün yemek yediğimiz restoran kötüydü ama bu restoran daha da kötüdür.
- The restaurant where we ate yesterday was bad, but this restaurant is even worse.
Biz parayı üçümüz arasında eşit olarak paylaştık.
- We shared the money evenly among the three of us.
Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
- Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
- He'll play golf even if it rains.
Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
- Even if my house catches fire it would soon be put out.
O akşamlarını dizüstü bilgisayarının önünde geçirir.
- He spends his evenings in front of his laptop.
Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
- On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
He looked at her evenly.
Yıldızları çıplak gözle, hatta daha da iyisi teleskopla görebilirsin.
- You can see the stars with your naked eye, and even better through a telescope.
Daha da iyi yapabileceğine eminim.
- I'm sure you can do even better.
Öyle olsa bile, sen bir insansın.
- Even so, you are a human.
Öyle olsa bile, Dünya hareket ediyor!
- Even so, the Earth moves!
Küçük olsa bile hala harika bir arabadır.
- Even though it's small, it's still a great car.
Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
- Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
O diyette olsa da çikolatalı kek onu cezbetti.
- The chocolate cake tempted her even though she was dieting.
Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.
- Even though it's optional, you should still do the homework.
When the even was come they brought unto him many that were possessed with devylles .
I'm at home every evening.
- I am at home every evening.
It isn't going to rain this evening.
- It is not going to rain this evening.
Four, fourteen and forty are even numbers.
I was strong before; but now I am even stronger.
We need to even this playing field; the west goal is too low.
Clear out those rocks. The surface must be even.
He put me on the scale in my underwear and socks: 82 pounds. I left, humming all day long, remembering that once upon a time my ideal weight had been 84, and now I'd even beaten that. I decided 80 was a better number, a nice even number to be.
Despite her fear, she spoke in an even voice.
The distribution of food must be even.
This is my commandment, that ye love one another, even as I have loved you.
That was before I was even born.
There is no doubt in my mind that the introduction of bag searches—even though it’s random, even though it’s not 100 percent—dramatically improves the security posture of this huge, sprawling subway system, which I believe is a top-tier target of Al Qaeda right now, even as we speak,” said the police official, Michael A. Sheehan.
It's even money that it will rain today.
He made two piles of clothes even steven and let me pick which one I wanted.
She left him, even though she still loved him.
The questioners are not even-handed in dealing with the candidates.
Spread the icing evenly over the cake.
To avoid arguments, he divided the sweets evenly between his two children.
It is not going to rain this evening.
- It isn't going to rain this evening.
We are expecting company this evening.
- We're expecting company this evening.
The wind calmed down in the evening.
- The wind died down by the evening.
We are expecting company this evening.
- We're expecting company this evening.
... and even if one of those things is missing, ...
... AND I CAN'T EVEN BLOW OUT MY CANDLES? ...