divisible by two

listen to the pronunciation of divisible by two
Englisch - Türkisch

Definition von divisible by two im Englisch Türkisch wörterbuch

even
{f} eşit olarak bölüştürmek
even
{s} dengeli
even
tam (sayı)
even
de
even
hatta ve hatta
even
acısını çıkarmak
even
bile

Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor. - You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.

Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı. - She left without saying even a single word.

even
engebesiz
even
daha da

İki ülke arasında kültürel değişim devam ederken, onların karşılıklı anlayışı daha da derinleşti. - As cultural exchange continued between the two countries, their mutual understanding became even deeper.

Fırtına daha da şiddetlendi. - The storm became even more violent.

even
hatta

Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler. - We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.

Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir. - Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.

even
da
even
tamamıyla

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun? - Do you even remember Tom?

even
{s} temkinli
even
neredeyse

Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir. - Even today, his theory remains practically irrefutable.

Seni neredeyse hiç tanımıyorum. - I hardly even know you.

even
{s} düz, engebesiz
even
dahi

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı. - They didn't even know who they were supposed to meet.

even
düzeltmek
even
{s} başabaş
Englisch - Englisch
even
divisible by two

    Silbentrennung

    di·vis·i·ble by two

    Türkische aussprache

    dîvîzıbıl bay tu

    Aussprache

    /dəˈvəzəbəl ˈbī ˈto͞o/ /dɪˈvɪzəbəl ˈbaɪ ˈtuː/
Favoriten