Each chapter in the textbook is followed by about a dozen comprehension questions.
- Ders kitabında her bölüm yaklaşık bir düzine anlama soruları tarafından takip edilir.
That was beyond my comprehension.
- O benim anlamamın ötesinde bir şeydi.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
Thanks for the insight.
- Anlama için teşekkürler.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
You don't need much intelligence to understand that.
- Onu anlamak için çok zekaya ihtiyacın yok.
She had enough sense to understand what he really meant.
- Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
People with no sense of humor are like meadows with no flowers.
- Espriden anlamayan insan, çiçeksiz çayır gibidir.
Tom's pretty quick on the uptake.
- Tom anlamada oldukça hızlı.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
This composition is so badly written than I can not make out what he means.
- Bu kompozisyon o kadar kötü yazılmış ki ben onun ne anlama geldiğini çıkaramıyorum.
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
It doesn't make sense to me.
- Bana göre bir anlamı yok.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
Her words were completely meaningless.
- Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
Answers display different degrees of understanding.
- Cevaplar, anlama yetisinin farklı derecelerini gösterir.
Some day you will come to realize the importance of saving.
- Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
- Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
We have to figure out whether we have enough money to do that.
- Onu yapmak için yeterli paramız olup olmadığını anlamak zorundayız.
We have to figure out how to do this.
- Bunun nasıl yapıldığını anlamak zorundayız.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
I don't understand what his intentions are.
- Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
You have to read between the lines to know the true intention of the author.
- Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
It's hard to figure out who's telling the truth.
- Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.
She had enough sense to understand what he really meant.
- Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
The reason which he gave is hard to understand.
- Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
To understand it, you have only to read this book.
- Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
Knowing is not the same as understanding.
- Bilmek, anlamakla aynı değildir.
I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.
I find it difficult to understand what he is saying.
- Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
Do you have difficulty understanding what women or small children say to you?
- Kadınların veya küçük çocukların size ne dediklerini anlamakta güçlük çekiyor musunuz?
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I tried to sound out his views.
- Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.
Your thoughts are of no significance at all.
- Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.
I don't see your point.
- Siz insanları anlamıyorum.
There is no point in pretending to be sick.
- Hastaymış gibi yapmanın anlamı yok.
You're arguing semantics.
- Anlambilim tartışıyorsunuz.
What does this mark mean?
- Bu işaret ne anlama geliyor?
What does this sign mean?
- Bu işaret ne anlama geliyor?
I leaned forward, eager to catch every word he spoke.
- Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
- Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
Your detailed explanation of the situation has let me see the light.
- Durumla ilgili ayrıntılı açıklaman benim anlamamı sağladı.
His explanation was too sketchy. I didn't understand it.
- Açıklaması çok baştan savmaydı. Onu anlamadım.
To understand each other is important.
- Birbirimizi anlamak önemlidir.
Some day you will come to realize the importance of saving.
- Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
- Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
I don't understand why you hang out with Tom so much.
- Tom'la neden bu kadar çok takıldığını anlamıyorum.
Tom went outside to discover what all the commotion was about.
- Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Kelimelerin manası kontekste göre değişir.
- Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.
Bu kelimenin manası nedir?
- Bu sözcüğün anlamı nedir?