Why he did it is beyond my comprehension.
- Onun niçin öyle yaptığı benim anlamamın ötesinde.
For me, your speech is totally beyond comprehension.
- Benim için, senin konuşman tamamen anlamanın ötesindedir.
Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
- Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
Thanks for the insight.
- Anlama için teşekkürler.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
You don't need much intelligence to understand that.
- Onu anlamak için çok zekaya ihtiyacın yok.
She had enough sense to understand what he really meant.
- Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
I was trying to make sense of what had happened.
- Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Tom's pretty quick on the uptake.
- Tom anlamada oldukça hızlı.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
This composition is so badly written than I can not make out what he means.
- Bu kompozisyon o kadar kötü yazılmış ki ben onun ne anlama geldiğini çıkaramıyorum.
What you are saying does not make sense.
- Söylediğinin anlamı yok.
When I found my true identity, my life began to make sense.
- Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
It was impossible to understand his questions.
- Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
- Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
YouTube videos are very meaningless.
- YouTube videoları çok anlamsız.
Answers display different degrees of understanding.
- Cevaplar, anlama yetisinin farklı derecelerini gösterir.
I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
- Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
Some day you will come to realize the importance of saving.
- Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
It was hard to figure out what Tom was trying to say.
- Tom'un ne söylemeye çalıştığını anlamak zordu.
It's hard to figure out what's going on.
- Ne olduğunu anlamak zor.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I don't understand what his intentions are.
- Onun niyetlerinin ne olduğunu anlamıyorum.
You have to read between the lines to know the true intention of the author.
- Yazarın gerçek niyetini bilmek için yazının gerçek anlamını bulmalısınız.
Some people find it easier to grasp the short-term effects of smoking.
- Bazı insanlar sigaranın kısa vadeli etkilerini anlamayı daha kolay buluyor.
It's hard to figure out who's telling the truth.
- Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.
She had enough sense to understand what he really meant.
- Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
The reason which he gave is hard to understand.
- Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
To understand it, you have only to read this book.
- Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
I know it's hard to understand.
- Biliyorum, anlamak zor.
Knowing is not the same as understanding.
- Bilmek, anlamakla aynı değildir.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
I find it difficult to understand what he is saying.
- Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
We have to figure out how to do this.
- Bunun nasıl yapıldığını anlamak zorundayız.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I tried to sound out his views.
- Onun görüşlerini anlamaya çalıştım.
Your thoughts are of no significance at all.
- Düşüncelerinizin hiçbir anlamı yok.
There is no point in pretending to be sick.
- Hastaymış gibi yapmanın anlamı yok.
I think you've missed the point.
- Sanırım konuyu anlamadın.
You're arguing semantics.
- Anlambilim tartışıyorsunuz.
Blog means web log.
- Blog'un anlamı web günlüğüdür.
YouTube videos are very meaningless.
- YouTube videoları çok anlamsız.
I leaned forward, eager to catch every word he spoke.
- Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.
Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
- Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
Don't hesitate to ask questions if you don't understand my explanation.
- Açıklamamı anlamazsan sorular sormaktan çekinme.
Thanks for your explanation. It helps to understand the sentence correctly.
- Açıklaman için teşekkürler. Bu, cümleyi doğru anlamaya yardımcı olur.
The most important thing is that you understand me.
- En önemli şey beni anlaman.
Believing in your heart is more important than understanding with your mind.
- Kalbinden inanmak zihninle anlamaktan daha önemlidir.
I don't understand why you hang out with Tom all the time.
- Her zaman Tom'la niye takıldığını anlamıyorum.
I don't understand why you hang out with her all the time.
- Her zaman onunla niye takılıyorsun anlamıyorum.
Tom went outside to discover what all the commotion was about.
- Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Kelimelerin manası kontekste göre değişir.
- Kelimelerin anlamı içeriğe göre değişir.
Bu kelimenin manası nedir?
- Bu sözcüğün anlamı nedir?