O tamamen kesin değildir.
- It isn't totally exact.
Bana kesin bir cevap ver.
- Give me an exact answer.
Ben de tamı tamına aynısını seçerdim.
- I would choose the exact same thing.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
O tam olarak doğru değildi.
- That wasn't exactly true.
Bu tam olarak doğru değil.
- That isn't exactly right.
Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
- You have exactly thirteen minutes to finish this.
Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- Tom was exactly twelve minutes late.
Dikkatlice dinle ve tam olarak sana söylediğimi yap.
- Listen carefully and do exactly what I tell you.
Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
- The portrait looks exactly like the real thing.
Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
- I think I'm starting to understand exactly what real love is.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
Onun söylediğini aynen tekrarladım.
- I repeated exactly what he had said.
Aynen yapmaya söz verdiğim şeyi yaptım.
- I've done exactly what I promised to do.
Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.
- Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him.
Bu tamamen olmasını beklediğim şey.
- That's exactly what I expected to happen.
Onu Tom'a kesinlikle söyleyemem.
- I can't exactly tell Tom that.
Sanırım o kesinlikle yapacağım şeydir.
- I think that's exactly what I'd do.
Sözcükleri arayabilir ve çevirileri alabilirsiniz. Ama o, tam olarak tipik bir sözlük değildir.
- You can search words, and get translations. But it's not exactly a typical dictionary.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
Tom kesin olarak ne yapacağımı biliyor.
- Tom knows exactly what to do.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.
- I don't know exactly yet.
Tamı tamına bu ne anlama geliyor?
- Exactly what does that mean?
Tümüyle burada olman gerekmiyor.
- You're not exactly supposed to be here.
O, tam olarak benim istediğimdir.
- It's exactly what I wanted.
Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
- I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
O tam olarak doğru değil.
- That's not exactly true.
Bu tam olarak doğru değil.
- That isn't exactly right.
Sen ve Tom tamamen aynısınız.
- You and Tom are exactly the same.
Tamamen haklısın, Tom.
- You're exactly right, Tom.
to exact revenge.
exact accounts.
In my doings I was exact.
That's precisely what I meant.
- That's exactly what I meant.
Give me a precise answer.
- Give me an exact answer.
They both did the exact same things in the exact same way.
dead center; dead aim; a dead eye; a dead level.
So you're saying that we have only three days left? / Yes, exactly!.
His complaint was exactly that she failed to meet the deadline by four days.
The edge is not exactly straight.
They both did the same exact things in the same exact way.
... in this exact same thing where I met someone at a conference, ...
... days so we're last week everything I wrote a song with the exact same title ...