tamamen

listen to the pronunciation of tamamen
Türkçe - İngilizce
completely

He will think he has been completely forgotten. - Tamamen unutulduğunu düşünecek.

He was completely absorbed in his work. - Tamamen işine dalmıştı.

exactly

I didn't have to open the letter. I knew exactly what it said. - Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.

You're exactly right, Tom. - Tamamen haklısın, Tom.

altogether

The Latin language is not entirely unknown to me, but I altogether lack the ability to speak it. - Latince tamamen bilmediğim bir dil değil ama bu dili konuşma yeteneğinden tamamen yoksunum.

Your work is not altogether satisfactory. - İşiniz tamamen tatmin edici değil.

thoroughly

They got thoroughly wet in the rain. - Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.

The police thoroughly searched the house. - Polis evi tamamen aradı.

definite
precisely
wholly

Her words were wholly void of meaning. - Onun sözleri tamamen anlamsızdı.

The statement is not wholly true. - İfade tamamen gerçek değil.

properly
perfectly

Tom can understand perfectly well. - Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.

I'm perfectly normal. - Ben tamamen normalim.

definitely
simply

What he told us the other day simply doesn't make sense, does it? - Geçen gün onun bize söylediğinin tamamen bir anlamı yok, değil mi?

Let's face it: this sentence is simply bad. - Şunu kabul edelim ki bu cümle tamamen kötü.

to the finger tips
utter

Tom is utterly obsessed with food. No wonder Mary dumped him! - Tom tamamen yiyeceklere saplantılı. Mary'nin onu terkettiğine şaşmamalı.

The shy boy was utterly embarrassed in her presence. - Utangaç erkek çocuğu onun varlığında tamamen sıkıldı.

throughout
thru
(deyim) to the backbone
finally

Tom and Mary were finally completely alone. - Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.

neck and crop
stock
flatly
per-
bodily
all the way
pure

He met Sam purely by chance. - O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.

Our meeting was purely accidental. - Karşılaşmamız tamamen tesadüfi.

in its entirely
without reserve
totally

The boy is totally dependent on his parents. - Çocuk tamamen ebeveynlerine bağımlıydı.

You guys are totally clueless. - Siz acayip kılıklı herifler tamamen cahilsiniz.

full

He fully realizes that he was the cause of the accident. - Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

boots and all
bang-on
unbelieving
out and out
the whole way
thru and thru
trans-
(deyim) first and last
through and through

He's American through and through. - O tamamen Amerikalıdır.

in full

The cherry blossoms are in full bloom. - Kirazlar tamamen çiçek açtılar.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

thro

Tom is about through here. - Tom neredeyse tamamen burada.

He's American through and through. - O tamamen Amerikalıdır.

lock stock and barrel
truly
starkly
all-out
down the line
(deyim) good and

He was good and drunk. - O tamamen sarhoş olmuştu.

to the core
mature
richly
precise
ex
out-and-out
toto
at large
wide

The window was wide open. - Pencere tamamen açıktı.

It's already 3 a.m., but I'm wide awake and couldn't fall asleep if I tried. - Saat sabahın üçü fakat ben tamamen uyanığım ve çabalasamda uyuyamadım.

staring
hopelessly
lock, stock and barrel
entirety
sheerly
right

It's better to be approximately right than completely wrong. - Tamamen yanlış olmasındansa üç aşağı beş yukarı doğru olması daha iyidir.

I am quite all right now. - Ben şimdi tamamen iyiyim.

through

Tom is about through here. - Tom neredeyse tamamen burada.

Are you completely through with your homework? - Sen tamamen ödevlerin aracılığıyla mısın?

plenty
as a whole
fair

That seems completely fair to me. - O benim için tamamen adil görünüyor.

The judgment isn't entirely fair. - Yargılama tamamen adil değil.

up to the hilt
completely, entirely, wholly, altogether
clean

His house is cleaned thoroughly once a week. - Onun evi haftada bir kez tamamen temizlenir.

Tom cleaned the garage all by himself. - Tom garajı tamamen tek başına temizledi.

downright

This place is downright creepy. - Bu yer tamamen tüyler ürpertici.

It sounds downright frightening. - Bu tamamen korkutucu görünüyor.

precious
bang
tamamen açılmış
full blown
tamamen farklı
disparate
tamamen açmış
full-blown
tamamen bitirmek
finish up
tamamen bozulmuş
shot to pieces
tamamen değiştirmek
transmute
tamamen doldurmak
top up
tamamen dolu
fully loaded
tamamen farklı
contrary
tamamen kanat uçak
(Havacılık) all-wing type airplane
tamamen kapalı
(Bilgisayar) fully enclosed
tamamen kör
completely blind
tamamen uyanık
wide-awake
tamamen yasal
perfectly legal
tamamen yeni
completely new
tamamen yünlü
all-wool
tamamen ödemek
pay in full
tamamen ödemek
pay off

Tom is trying to pay off all his debts. - Tom bütün borçlarını tamamen ödemek için çalışıyor.

tamamen ödenmiş
paid off
tamamen ödenmiş
fully paid
tamamen anlamak
(Konuşma Dili) get into one's head
tamamen anlaşılmaz
utterly inconceivable
tamamen aynı fikirde olmak
see eye to eye with smb
tamamen açmış
full blown
tamamen açık (belirgin)
crystal-clear
tamamen başka
quite another
tamamen belirgin
crystal-clear
tamamen bitmek
(Konuşma Dili) be over and done with
tamamen bozulmak
go phut
tamamen büyümüş
full grown
tamamen dolu
booked solid
tamamen dolu olma
full house
tamamen doyurma
sating
tamamen doğru
bang on
tamamen doğru
(Argo) (right) on the money
tamamen durmak
come to a dead stop
tamamen durmak
come to a full stop
tamamen dönüşme
(Kimya) transmogrification
tamamen düzgün uzay
(Matematik,Teknik) completely regular space
tamamen farklı olarak
disparately
tamamen feshedici
diriment
tamamen feshetmek
terminate in part or in whole
tamamen hakedilmiş
well-deserved
tamamen harcanmış
consumed
tamamen hatalı
(Argo) all wet
tamamen hükümsüz
(Politika, Siyaset) vanitas vanitatum
tamamen iyi kalite
(Ticaret) fully good
tamamen karşısında
dead set against
tamamen karşısında
directly opposed
tamamen karşısında
dead against
tamamen karşıt
diametrical
tamamen kurumak
dry out
tamamen kör
stone-blind
tamamen kör
blind as a bat
tamamen saçma
all moonshine
tamamen saçma
yo-ho-ho
tamamen saçmalık
full of shit
tamamen sağır
stone-deaf
tamamen sağır
deaf as a post
tamamen sağır
(deyim) as deaf as an adder
tamamen sentetik
fully synthetic
tamamen silinmiş
obliterated
tamamen simetrik
(Kimya) totaly symmetric
tamamen sona ermek
(Konuşma Dili) be over and done with
tamamen soyunmak
strip to the skin
tamamen tazmin
(Kanun) full compensation
tamamen unuttum
I clean forgot
tamamen unutulmak
(Konuşma Dili) be over and done with
tamamen uyanık
wide awake
tamamen yakmak
burn out
tamamen yanlış
completely wrong
tamamen yanlış
quite afield
tamamen yanlış
quite wrong
tamamen yanmak
burn to a cinder
tamamen yenmek
(deyim) beat hollow
tamamen yıkılma
ruination
tamamen zıt olan
(Dilbilim) antipodal
tamamen çıplak
buck naked
tamamen çıplak
buck-naked
tamamen çıplak
entirely naked
tamamen ödemek
pay scot and lot
bir devlet ülkesinin bir bölümünün tamamen başka bir devlet ülkesince çevrilmesi
(Hukuk) enclave
birbirinin tamamen zıttı olmak
be poles apart
kısmen veya tamamen feshetmek
(Kanun) terminate in part or in whole
kısmen ya da tamamen
partially or wholly
mümkün olduğunca tamamen
as fully as possible
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Büsbütün, eksiksiz ve tam olarak, mükemmel biçimde
Bütün olarak, büsbütün: "Hanımlar tamamen çıktıktan sonra, beylere de numaraları dağıtılacaktır."- S. F. Abasıyanık
Bütün olarak, büsbütün
tamamen