It was apparent that someone had taken the money by mistake.
- Birinin parayı yanlışlıkla aldığı belliydi.
Was that immediately apparent?
- O hemen belli oldu mu?
Ted was certain of winning the game.
- Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
I am attracted to a certain boy in my class.
- Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.
It is not evident whether the police followed the usual search procedures.
- Polisin olağan arama prosedürlerini izleyip izlemediği belli değil.
It is evident that he did it.
- Onun onu yaptığı bellidir.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
It's clear that you're wrong.
- Senin hatalı olduğun bellidir.
It is not clear who wrote this letter.
- Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Obviously, he is lying.
- Belli ki yalan söylüyor.
Tom was obviously in pain.
- Tom'un acı içinde olduğu belliydi.
Tom looked vaguely embarrassed.
- Tom belli belirsiz mahcup görünüyordu.
That sounds vaguely familiar.
- Bu bana belli belirsiz tanıdık geliyor.
That depends, but usually about three times a week.
- Belli olmaz ama genellikle haftada üç kez.
She wants to keep him at a distance.
- Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
You don't want to let on how rich you really are.
- Gerçekten ne kadar zengin olduğunu belli etmek istemiyorsun.
You don't want to let on how smart you really are.
- Gerçekten ne kadar zeki olduğunu belli etmek istemiyorsun.
You're obviously very good at your job.
- Belli ki işinde çok iyisin.
Tom obviously doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
The man is apparently deceiving us.
- Belli ki o adam bizi yanıltıyor.
Apparently, Tom doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
Mary göbek dansında çok iyidir.
- Mary is very good at belly dancing.
O bir göbek dansçısı.
- She's a belly dancer.
Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
Onun midesine vurdum.
- I hit him in the belly.
Adama karnından vurdum.
- I hit the man on the belly.
Tom hamile karısının karnına elini koydu.
- Tom put his hand on his pregnant wife's belly.