Apparently, Tom doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
Was that immediately apparent?
- O hemen belli oldu mu?
After a certain point, everything became a little more difficult.
- Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.
I am attracted to a certain boy in my class.
- Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.
It is evident that he did it.
- Onun onu yaptığı bellidir.
I evidently don't get out enough.
- Belli ki yeterince dışarı çıkmıyorum.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
Clearly you are mistaken.
- Belli ki yanılıyorsun.
Whether she will agree or not is not clear.
- Katılıp katılmayacağı belli değil.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Tom was obviously a rich man.
- Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
Obviously, he is lying.
- Belli ki yalan söylüyor.
That sounds vaguely familiar.
- Bu bana belli belirsiz tanıdık geliyor.
Sounds vaguely familiar.
- Belli belirsiz tanıdık geliyor.
That depends, but usually about three times a week.
- Belli olmaz ama genellikle haftada üç kez.
She wants to keep him at a distance.
- Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.
You don't want to let on how rich you really are.
- Gerçekten ne kadar zengin olduğunu belli etmek istemiyorsun.
You don't want to let on how smart you really are.
- Gerçekten ne kadar zeki olduğunu belli etmek istemiyorsun.
Obviously, Tom had a lot on his mind, but I had no choice but to ask him to spend some time helping us with our problems.
- Belli ki, Tom'un aklında çok şey vardı fakat problemlerimizde bize yardım etmesi için biraz zaman harcamasını rica etmekten başka seçeneğim yoktu.
Tom obviously doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
Apparently, Tom doesn't like Mary.
- Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.
The man is apparently deceiving us.
- Belli ki o adam bizi yanıltıyor.
Mary göbek dansında çok iyidir.
- Mary is very good at belly dancing.
Mary göbek deliğini deldirmek istiyor.
- Mary wants to get her belly button pierced.
Onun midesine vurdum.
- I hit him in the belly.
Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
Adama karnından vurdum.
- I hit the man on the belly.
Tom hamile karısının karnına elini koydu.
- Tom put his hand on his pregnant wife's belly.