begin teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- başlamak 
Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
 - I think I have to begin working on my homework.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
 - To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
 -  {f} başlatmak
 - başla 
Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
 - School begins at nine and is over at six.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
 - After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
 - vücut bulmak 
 - ihdas etmek 
 - zuhur etmek 
 -  {f} girişmek
 - ön ayak olmak 
 - başlangıç 
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
 - A good beginning makes a good ending.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
 - At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
 - atılmak 
 - açmak 
 - adım atmak 
 - çığır açmak 
 - bismillah demek 
 - başlama 
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
 - Let's go back before it begins to rain.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
 - The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
 -  {f} koyulmak
 -  {f} doğmak
 -  {f} meydana gelmek
 -  {f} (be.gan, be.gun, --ning)
 -  {f} önayak olmak
 - ilk adımı atmak meydana gelmek 
 - yüz tutmak 
 - beginning
 - başlangıç 
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
 - A good beginning makes a good ending.
Bütün başlangıçlar zordur.
 - All beginnings are difficult.
 - beginning
 -  {i} baş 
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
 - At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
 - I was beginning to lose my cool.
 - begin a new season
 - perdelerini açmak 
 - begin to play
 - vizyona girmek 
 - begin with
 -  (Konuşma Dili) en başta
 - begin a business
 -  (Ticaret) bir işe başlamak
 - begin a business
 -  (Ticaret) işyeri açmak
 - begin a career
 - meslek hayatına atılmak 
 - begin a career
 - kariyere başlamak 
 - begin a group
 -  (Bilgisayar) grup başlat
 - begin a group
 -  (Bilgisayar) gruba başla
 - begin a quest
 - arayış içine girmek 
 - begin afresh
 - yeniden başlamak 
 - begin again
 - baştan almak (işi/konuyu) 
 - begin an operation
 - operasyon düzenlemek 
 - begin an operation
 - operasyon başlatmak 
 - begin beat
 - girişmek 
 - begin check
 -  (Bilgisayar) denetleme başlangıcı
 - begin date
 -  (Bilgisayar) başlangıç tarihi
 - begin decline
 - zevale yüz tutmak 
 - begin dictation
 -  (Bilgisayar) dikte etmeye başla
 - begin erase
 -  (Bilgisayar) silmeyi başlat
 - begin freeform
 -  (Bilgisayar) serbest formu başlat
 - begin legal action against
 -  (Kanun) yasal işlem başlatmak
 - begin legal action against
 -  (Kanun) yasal yollara başvurmak
 - begin message on cover
 -  (Bilgisayar) iletiye kapakta başla
 - begin one's career
 - kariyerine başlamak 
 - begin print job
 -  (Bilgisayar) yazdırma işine başla
 - begin print job
 -  (Bilgisayar) yazdırma işini başlat
 - begin production
 - üretime geçmek 
 - begin quarreling
 - kavgaya tutuşmak 
 - begin scan
 -  (Bilgisayar) taramayı başlat
 - begin searching
 -  (Bilgisayar) aramaya başla
 - begin size
 -  (Bilgisayar) başlangıç boyutu
 - begin studies
 - çalışmalara başlamak 
 - begin style
 -  (Bilgisayar) başlangıç stili
 - begin time
 -  (Bilgisayar) başlangıç saati
 - begin time
 -  (Bilgisayar) başlama zamanı
 - begin to act crazily
 - çılgınlaşmak 
 - begin to be forgotten
 - unutulmaya yüz tutmak 
 - begin to develop
 - filizlenmek 
 - begin to enjoy prosperity
 - feraha çıkmak 
 - begin to fight
 - savaş açmak 
 - begin to go well
 - adama dönmek 
 - begin to go well
 - bir adama benzemek 
 - begin to grow
 - terlemek 
 - begin to hope
 - umutlanmak 
 - begin to loathe
 - ikrah getirmek 
 - begin to make sense
 - anlamlı gelmeye başlamak 
 - begin to mourn
 - mateme girmek 
 - begin to scream
 - feryadı basmak 
 - begin to speak
 - söz almak 
 - begin to suspect
 - şüpheye düşmek 
 - begin to talk
 - dillenmek 
 - begin to use
 - kullanıma başlamak 
 - begin to work
 - hayata atılmak 
 - begin to worry
 - endişeye kapılmak 
 - begin to worry
 - endişelenmeye başlamak 
 - begin with
 -  (Konuşma Dili) başlangıçta 
O, başlangıçta bir şeyi ne kadar severse sevsin bir süre sonra ondan sıkılacaktır.
 - He soon grows tired of a thing regardless of how much he liked it to begin with.
 - begin with
 - evvela 
 - begin with
 -  (Konuşma Dili) ilk neden olarak
 - begin with
 -  (Konuşma Dili) başlangıç olarak
 - begin works
 - çalışmalara başlamak 
 - begin to flag
 - yorulmaya başla 
 - begin to seem older
 - yaşlı gözükmeye başla 
 - begin a new season
 - yeni bir sezona başlamak 
 - begin of
 - başlamadan 
 - begin of life
 - yaşam başlayacak 
 - begin (of pain)
 - ağrının başlaması 
 - begin at the wrong end
 - tersi den başlamak 
 - begin morning civil twilight
 -  (Askeri) sabah alacakaranlık başlangıcı, sabah deniz tanı başlangıcı
 - begin morning nautical twilight
 -  (Askeri) sabah alacakaranlık başlangıcı, sabah deniz tanı başlangıcı
 - begin spell
 -  (Askeri) HARF GRUBU BAŞLIYOR: Kriptografide; müteakip grupların harf grupları olduğunu gösteren bir kod grubunun açık karşılığı
 - begin spell
 -  (Askeri) harf grubu başlıyor
 - begin to seem older
 - yaşlı gözükmeye başlamak 
 - begin to walk
 - ayaklanmak 
 - begin with
 -  (Fiili Deyim ) ile başlamak
 - before you begin
 - başlamadan önce 
 - began
 - başla 
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
 - He began his meal by drinking half a glass of ale.
O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
 - He began to work for that company last year.
 - began
 - başlamak 
Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
 - We were about to start, when it began to rain.
 - begin with
 - ilk önce 
 - begin with
 - bir kere 
 - begin with
 - ilk olarak 
 - begin with
 -  (Konuşma Dili) öncelikle 
Öncelikle, burada olmaya hakkın yok.
 - To begin with, you have no right to be here.
Öncelikle,devlet tahvilleri bir bakkal dükkânı çalıştırmak için yeterli değiller.
 - To begin with, the funds are not sufficient for running a grocery store.
 - beginning
 - başlangıç noktası 
 - beginning
 - neşet 
 - beginning
 - başlayarak 
Önümüzdeki hafta başlayarak yeni bir ders kitabı kullanacağız.
 - Beginning next week, we'll be using a new textbook.
 - beginning
 - milad 
 - beginning
 - evvel 
 - beginning
 - esas 
 - begun
 - başlamış 
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
 - When we went to the hall, the concert had already begun.
O, anılarımda kaybolmaya başlamıştı.
 - She had begun to recede in my memory.
 - beginning
 -  {f} başla 
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
 - The beginning is the most important part of the work.
Bütün başlangıçlar zordur.
 - All beginnings are difficult.
 - beginning
 - başlangıç çekidi 
 - begun
 - başla 
Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
 - My memory of her has begun to recede.
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
 - When we went to the hall, the concert had already begun.
 - to begin with
 - ilk neden olarak 
 - to begin with
 - evvela 
 - to begin with
 - bir kere 
 - began
 - başlardı 
 - begins
 - başlar 
Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
 - School begins at nine and is over at six.
Chopin'in piyanoda oturur ve çalmaya başlar.
 - Chopin sits at the piano and begins to play.
 - begins
 - başlıyor 
 - commence, begin, start
 - başlayacak olup, başlamak start 
 - autoformat begin
 -  (Bilgisayar) otomatik biçim başlat
 - began
 - f., bak. begin 
 - beginning
 - menşe 
 - beginning
 - mebde 
 - beginning
 -  {i} köken
 - beginning
 -  {s} ilk 
O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
 - It was then the beginning of spring.
İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
 - At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
 - beginning
 -  {i} kaynak 
Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
 - The supplies are beginning to give out.
 - beginning
 - mübaşeret 
 - beginnings
 - baş 
Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
 - In love, there are only beginnings.
Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
 - Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
 - beginnings
 - bağ 
 - beginnings
 - esas 
 - begun
 - f., bak. begin 
 - move to line begin
 -  (Bilgisayar) satır başına taşı
 - move to paragraph begin
 -  (Bilgisayar) paragraf başına taşı
 - not begin with
 -  (Bilgisayar) ilk karakter farklı
 - when does boarding begin
 - uçağa ne zaman bineceğiz 
 - when does the game begin
 - oyun kaçta başlayacak 
 - when does the match begin
 - maç kaçta başlayacak 
 - when does the race begin
 - at yarışı kaçta başlayacak