“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.
Johnstone of that ilk = Johnstone from Johnstone.
In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
- Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
My initial assumption was correct.
- Benim ilk varsayımım doğruydu.
In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
- Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
This is the house where I lived in my early days.
- Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.
Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
This is our ship's maiden voyage.
- Bu, gemimizin ilk yolculuğu.
The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship.
- Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.
This is the first time I've ever accepted a gift from a customer.
- Bu bir müşteriden hediye kabul ettiğim ilk an.
I had a call from her for the first time in a long time.
- Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.
The former half of the film was dull.
- Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.
Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former.
- Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.
Jawaharlal Nehru was the first prime minister of India.
- Jawaharlal Nehru, Hindistan'ın ilk başbakanıydı.
Several primeval vases stand in this room.
- Bu odada birkaç ilkel vazo duruyor.
What's your favorite song in last year's top 100?
- Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?
St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino.
- Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.
Whoever gets home first starts cooking the supper.
- Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
I've loved French cakes since elementary school.
- Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.
I miss my elementary school teachers.
- İlkokul öğretmenlerimi özlüyorum.
Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder.
- Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.
Who were the original people here?
- Buranın ilk insanları kimlerdi?
If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do.
- Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.
Magic plays an important part in primitive society.
- Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.
That primary school has a strong soccer team.
- O ilkokulun güçlü bir futbol takımı var.
He is a primary school teacher, so he is used to dealing with children.
- O bir ilkokul öğretmeni bu yüzden o çocuklarla ilgilenmeye alışkın.
It was then the beginning of spring.
- O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
- İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
I fell in love with Mary the very first time I saw her.
- Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.
From the very first time I saw her, I knew she was different.
- Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.
Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba.
- # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
The crocus is a forerunner of spring.
- Safran ilkbaharın bir müjdecisidir.
Is this your first foreign trip?
- Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
Suppose you are fired, what will you do first?
- Farzet ki işten atıldın, ilk olarak ne yaparsın?
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Starting to save is the first step towards a secure retirement.
- Tasarruf etmeye başlamak güvenli emekliliğe doğru ilk adımdır.
The first step towards dealing with a problem is accepting that it exists.
- Bir sorunla ilgilenmeye doğru ilk adım onun var olduğunu kabul etmektir.
The two buses resemble each other at first glance.
- İlk bakışta bu iki otobüs birbirine benziyor.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
Check out some of these first-hand testimonials. I have to be as objective as possible.
- Bu ilk elden referansların bazılarına kontrol edin. Mümkün olduğunca objektif olmalıyım.
The reporter learned about war at first hand.
- Muhabir savaş hakkında ilk elden öğrendi.
I got the information at first hand.
- Bilgiyi ilk elden aldım.
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
Today is the first day of fall.
- Bugün sonbaharın ilk günü.
Sunday is the first day of the week.
- Pazar haftanın ilk günüdür.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
The world population reached one billion for the first time in 1804.
- Dünya nüfusu ilk olarak 1804'te bir milyara ulaştı.
No one believed me at first.
- İlk önce kimse bana inanmıyordu.
I hated Tom at first.
- Tom'dan ilk önce nefret ettim.
In the first place, fashions change very quickly.
- İlk önce modalar çok hızlı değişir.
How did you hear about Tatoeba in the first place?
- Tatoeba'yı ilk önce ne zaman duydun?
We have more in common than can be seen at first sight.
- İlk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönümüz var.
The problem is not as simple as it might seem at first sight.
- Sorun ilk bakışta göründüğü gibi kadar basit değildir.
The reporter learned about war at first hand.
- Muhabir savaş hakkında ilk elden öğrendi.
I got the information at first hand.
- Bilgiyi ilk elden aldım.
I experienced it firsthand.
- Onu ilk elden yaşadım.
Tom gave police a firsthand account of what had happened.
- Tom polise ne olduğuna dair ilk elden bilgiler verdi.
How was your first night in Paris?
- Paris'teki ilk geceniz nasıldı?
How was your first night in Paris?
- Paris'teki ilk gecen nasıldı?
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
The man fell in love at first sight.
- Adam ilk görüşte âşık oldu.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?