idrarın ne renk; Berrak, koyu sarı, kırmızımsı veya bira gibi kahverengi mi?
- What color is your urine: clear, dark yellow, reddish, or brown like beer?
Tom'un sesi berraktı.
- Tom's voice was clear.
Çalışma sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirmiştir.
- The study made it clear that smoking ruins our health.
Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı.
- Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.
O, bulaşık masasını temizleyecek.
- She will clear the table of the dishes.
Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.
- He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!.
Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
- You had better talk as clearly as you can.
Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.
- It seemed clear the Senate would reject the treaty.
George pozisyonunu belirginleştirdi.
- George has made his position clear.
Senin hatalı olduğun bellidir.
- It's clear that you're wrong.
Belli ki yanılıyorsun.
- Clearly you are mistaken.
Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.
- On a clear day, you can see Mt. Fuji.
Bulutsuz gökyüzüne bak.
- Look at the clear sky.
Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
- It was a bright and clear Sunday morning.
Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
- His blue eyes were clear and bright.
Yakında aydınlanacak gibi görünüyor.
- It looks like it is going to clear up soon.
Hava aydınlanacak gibi görünüyor.
- It looks like it'll clear up.
Programımı boşalttım.
- I've cleared my schedule.
Yolu boşaltın. Güvenli değil.
- Clear the road. It's not safe.
Tom'un ayrılmak istemediği açıktı.
- It was clear that Tom didn't want to leave.
Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
- He was cleared of all charges and released yesterday.
Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
Programımı boşalttım.
- I've cleared my schedule.
Yolu boşaltın. Güvenli değil.
- Clear the road. It's not safe.
Bu, işleri açık hale getiriyor.
- That makes things clear.
O bunu daha açık hale getiriyor mu?
- Does that make it any clearer?
Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
- I wasn't thinking clearly.
O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
- He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
O noktada pek emin değilim.
- I'm not too clear about that point.
Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.
- A cup of coffee cleared up my headache.
Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.
- He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!.
O, bulaşık masasını temizleyecek.
- She will clear the table of the dishes.
O bir şeyi açıklamak istiyor.
- He wants to make something clear.
Bu gerçeğin ışığında, onun masum olduğu açıktır.
- In the light of this fact, it is clear that he is innocent.
Çatıdan kar temizlemek zorundayız.
- We have to clear the snow from the roof.
Çatıdaki karı temizlemek zorundayız.
- We have to clear the snow off the roof.
Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
- He was cleared of all charges and released yesterday.
DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
- The DNA test cleared him of all charges.
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
Onu temize çıkarmak için delil gösterebilir misin?
- Can you produce evidence to clear him?
Sabahleyin ortam akşamkinden daha aydınlıktır.
- Things are clearer in the morning than in the evening.
Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.
- On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
Hava açıkken Fuji dağını uzaktan görebiliriz.
- On a clear day, we can see Mt. Fuji in the distance.
O şimdi tamamen benim için temiz.
- It's all clear to me now.
Bunu tamamen açık yapmak istiyorum.
- I want to make this perfectly clear.
Bu sözcüğü açıkça tanımlayabilir misiniz?
- Can you clearly define this word?
Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
- This drink clearly has the same flavor as tea.
Bunu tamamen açık yapmak istiyorum.
- I want to make this perfectly clear.
O şimdi tamamen benim için temiz.
- It's all clear to me now.
After a heavy rain, the sky cleared nicely for the evening.
The coast is clear.
Congress passed the President’s Clear Skies legislation.
He's been clearing seven thousand a week.
as clear as crystal.
clear weather, a clear day.
Stand clear of the rails, a train is coming.
Do I make myself clear? Crystal clear.
... What you want to steer clear of are the one really wacky study ...
... Now, if that's not clear, think of it this way: there's the war on general-purpose computation, ...