tehlikesiz

listen to the pronunciation of tehlikesiz
Türkçe - İngilizce
safe

Do you think it's safe to do that? - Sence bunu yapmak tehlikesiz mi?

out of danger
dangerless
inoffensive
free from danger, dangerless, undangerous, safe; unhazardous; unperilous
innocuous
uncritical
benign
free of risk, riskless, safe
safe, dangerless; free of risk; benign
benignant
clear
risk free
riskless
tehlike
danger

Radioactive matter is dangerous. - Radyoaktif maddeler tehlikelidir.

It is dangerous for children to play in the street. - Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.

tehlike
hazard

Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles. - Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.

This plastic garbage bag is free of hazardous chemicals. - Bu plastik çöp torbası tehlikeli kimyasallar içermez.

tehlikesiz (ur)
benign
tehlikesiz bir şekilde
benignly
tehlikesiz gereç
nonhazardous material
tehlikesiz uçuş
milk run
tehlike
threat

There are dangers that threaten both men and women. - Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.

Meteor strikes are a serious threat. - Meteor çarpmaları ciddi bir tehlikedir.

tehlike
{i} peril

Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels. - Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.

Sami realized the peril he was in. - Sami, içinde bulunduğu tehlikeyi fark etti.

tehlike
(Hukuk) jeopardy

Would domestic peace be plunged into jeopardy? - İç barış tehlikeye girer mi?

tehlike
pitfall
tehlike
dangerousness
tehlike
(Askeri) mayday
tehlike
menace
tehlike
endanger

Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages? - Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?

This plant is critically endangered. - Bu bitki kritik tehlike altında.

tehlike
trouble

Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble. - Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.

tehlike
insecureness
tehlike
distress

We've got a distress signal from that ship. - Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık.

The ship flashed a distress signal. - Gemi bir tehlike sinyali gönderdi.

tehlike
perniciousness
işe yaramaz atıkların, artıkların tehlikesiz kaldırılması
(Hukuk) safe-disposal of non-recoverable waste, residues
tehlike
risk

They risked their lives on the dangerous trip. - Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.

Some of the photos have been taken at the risk of life. - Bazı fotoğraflar ölüm tehlikesi altında çekildi.

tehlike
storm cloud
tehlike
danger, hazard; risk; emergency
tehlike
shoal
tehlike
(gemi) distress
tehlike
emergency
tehlike
danger; hazard; peril
tehlike
hazardousness
Türkçe - Türkçe
Tehlikesi olmayan
Tehlikesi olmayan: "Eniştemiz zehriyle birlikte panzehrini de sunuyor, öyle ki tehlikesiz kalıyor."- A. Ş. Hisar
TEHLİKE
(Osmanlı Dönemi) (Tehlüke) (Helâk. den) Helâkete sebep olacak hâl. Felâket
Tehlike
alarm
Tehlike
(Osmanlı Dönemi) BİM
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara: "Tehlike gittikçe büyüyor, güçlük artıyordu."- R. H. Karay
tehlike
Büyük zarar veya yok olmaya yol açabilecek durum, muhatara
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum
tehlike
Gerçekleşme ihtimali bulunan fakat istenmeyen durum: "Ketumdur, katlandığı acıları, atlattığı tehlikeleri sergilemeyi hiç sevmez."- A. İlhan