Don't sleep with the windows open.
 - Pencereler açık uyuma.
He told me to leave the window open.
 - Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
I can barely keep my eyes open.
 - Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
He expressed himself clearly.
 - O, kendini açıkça ifade etti.
Express your idea clearly.
 - Fikrini açıkça ifade et.
It seemed clear the Senate would reject the treaty.
 - Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.
We need a clear definition of the concept of human rights.
 - İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
She has a fair complexion.
 - Onun açık bir teni vardır.
After rain comes fair weather.
 - Yağmurdan sonra açık hava gelir.
It is definite that he will go to America.
 - Onun Amerika'ya gideceği açık.
It's obvious he's wrong.
 - Onun hatalı olduğu açıktır.
Logic is obviously your strong point.
 - Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
 - Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
 - Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
She has green eyes and light brown hair.
 - Onun yeşil gözleri ve açık kahverengi saçı var.
I prefer a lighter color.
 - Daha açık bir renk tercih ederim.
It's quite plain that you haven't been paying attention.
 - Dikkat etmediğin oldukça açık.
It is plain that he is wrong.
 - Onun hatalı olduğu açıktır.
The back door's wide open.
 - Arka kapı sonuna kadar açık.
The front door was wide open.
 - Ön kapı sonuna kadar açıktı.
The store also opens at night.
 - Mağaza gece de açıktır.
When he opened the door he had nothing on but the TV.
 - Kapıyı açtığında TV dan başka açık bir şeyi yoktu.
Hey, why is the window open? I just opened it to let in a little air. If you're cold, feel free to close it.
 - Hey, neden pencere açık? Biraz hava sağlamak için açtım. Eğer üşüyorsanız, onu kapatmak için çekinmeyin.
Let me get this straight. You're my father?
 - Şu konuyu açıklığa kavuşturayım. Sen benim babam mısın?
Tom is quite straightforward.
 - Tom oldukça açık sözlü.
Tom didn't offer any explanation.
 - Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
He rejected my offer flatly.
 - Önerimi açıkça reddetti.
Tom is an outspoken person.
 - Tom açık sözlü bir kişidir.
Mary is outspoken and smart.
 - Mary açıksözlü ve akıllı.
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
 - Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
It was apparent that he did not understand what I had said.
 - Söylediğimi anlamadığı açıktı.
It is apparent that he will win the election.
 - Onun seçimi kazanacağı açık.
Evidently, Tom didn't want to go.
 - Açıkçası Tom gitmek istemiyordu?
You said you would text me in the evening, but you lied, evidently.
 - Akşamleyin bana mesaj atacağını söyledin ama açıkça yalan söyledin.
I prefer weak coffee.
 - Açık kahveyi tercih ederim.
Tom is obviously still very weak.
 - Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
This is patently unfair.
 - Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
 - Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
Can you be a bit more specific?
 - Biraz daha açık olabilir misin?
Could you be more specific?
 - Biraz daha açık olur musun?
To put it bluntly, he's mistaken.
 - Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
 - Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
He wrote a fine description of what happened there.
 - O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
I don't like it when mathematicians who know much more than I do can't express themselves explicitly.
 - Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.
Can you be more explicit?
 - Biraz daha açık olabilir misin?
The park is open to everybody.
 - Park herkese açıktır.
This garden is open to the public.
 - Bu bahçe halka açıktır.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
 - Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
 - Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
 - Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
 - Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
He confessed his crime frankly.
 - Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
 - Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
 - Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
The back door's wide open.
 - Arka kapı sonuna kadar açık.
Keep your eyes wide open!
 - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
He explained at length what had been decided.
 - O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
We've decided to paint the walls light blue.
 - Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
 - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
He declared himself leader publicly.
 - O, açık olarak kendini lider ilan etti.
Fadil exposed his dark secret.
 - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
She thought they were about to fly out through the open window.
 - O açık pencereden uçmak üzere olduklarını düşünüyordu.
We spent the day in the open air.
 - Günü açık havada geçiririz.
Are trade deficits good or bad?
 - Ticaret açıkları iyi mi yoksa kötü mü?
Lower taxes don't cause deficits.
 - Düşük vergiler açıklara neden olmaz.
Tom announced his candidacy for class president.
 - Tom sınıf başkanlığı için adaylığını açıkladı.
He officially announced his candidacy.
 - O resmen adaylığını açıkladı.
Let me make myself crystal clear.
 - Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
Tom explicitly told Mary not to do that.
 - Tom açıkça Mary'ye bunu yapmamasını söyledi.
I don't like it when mathematicians who know much more than I do can't express themselves explicitly.
 - Benim bildiğimden çok daha fazla bilen matematikçiler kendilerini açıkça ifade edemedikleri zaman bundan hoşlanmam.
I left the door unlocked.
 - Kapıyı açık bıraktım.
Tom noticed the door was unlocked.
 - Tom kapının açık olduğunu fark etti.
Thank you for this revealing lecture!
 - Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.
 - İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.
He is very direct about it.
 - O, bu konuda açıktır.
Their deep love for each other was unequivocal.
 - Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
This is quite unequivocal.
 - Bu oldukça açık anlamlıdır.
We had a good time in the open air.
 - Açık havada iyi zaman geçirdik.
We spent three hours in the open air.
 - Açık havada üç saat geçirdik.
Strictly speaking, the earth is not round.
 - Açıkçası dünya yuvarlak değil.
The store is open all the year round.
 - Dükkan tüm yıl boyunca açıktır.
Tom left the box unprotected.
 - Tom kutuyu açık bıraktı.
Write clear and unambiguous texts!
 - Açık ve net metinler yazın!
Write unambiguous texts.
 - Açık anlamlı metin yazın.
Tom loves being outdoors.
 - Tom açık havayı çok seviyor.
Rugby is an outdoor game.
 - Ragbi bir açık hava oyunudur.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
 - O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
Please refrain from smoking in public places.
 - Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
The facts did not become public for many years.
 - Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
Racism today isn't so overt.
 - Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
 - Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.