This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
He had to carry the bag.
- O çantayı taşımak zorunda kaldı.
The thieves used a wheelbarrow to transport the giant gold coin to nearby Monbijou Park.
- Hırsızlar, devasa altın madalyonu yakındaki Monbijou Park'a taşımak için bir el arabası kullandılar.
Sami used his own truck to transport his furniture.
- Sami mobilyalarını taşımak için kendi kamyonunu kullandı.
This deposit bears three percent interest.
- Bu mevduat yüzde üç faiz taşımaktadır.
She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
- O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.
- Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
This place isn't convenient to public transportation.
- Bu yer toplu taşıma için uygun değildir.
I need help carrying her.
- Onu taşımak için yardıma ihtiyacım var.
The car has three rows of seats and is capable of carrying eight passengers.
- Arabanın üç sıra koltuğu vardır ve sekiz yolcu taşıma kapasitesine sahiptir.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
This place isn't convenient for public transportation.
- Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Will the ice bear our weight?
- Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
Tom said that he wanted to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.
If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.
He helped me to carry the bag.
- Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
Tom doesn't carry much cash.
- Tom çok miktarda nakit taşımaz.
Tom can't help move the piano because he has a bad back.
- Tom sırtı ağrıdığı için piyanoyu taşımaya yardım edemiyor.
Tom helped Mary move the dresser.
- Tom Mary'nin şifonyerini taşımasına yardım etti.
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
- Buzkıranlar kargo taşımak ve buz kırmak için kullanılır.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
Tom is carrying a violin under his arm.
- Tom kolunun altında keman taşıyor.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He helped me to carry the bag.
- Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
How much is the freight on this box?
- Bu kutuda taşıma ücreti ne kadar?
The yoke of marriage is so heavy that it takes two people to carry it – sometimes three.
- Evliliğin boyunduruğu o kadar ağırdır ki onu taşımak iki kişi gerektirir-bazen üç.
How many people did it take to move the piano?
- Piyanoyu taşımak kaç kişi gerektirdi?
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
What is learned in the cradle is carried to the tomb.
- Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
Handling dynamite can be dangerous.
- Dinamit taşıma tehlikeli olabilir.
How much is the handling charge?
- Taşıma ücreti ne kadar.