Tom didn't have to wear a suit and tie, but he did.
- Tom, bir takım elbise ve bir kravat giymek zorunda değildi fakat giydi.
We have to wear school uniforms at school.
- Okulda, okul üniforması giymek zorundayız.
It's easier for me to wear this dress now that I'm thin.
- Şimdi zayıf olduğumdan dolayı bu kıyafeti giymek benim için daha kolay.
Mary didn't want to wear a sexy costume for Halloween so she decided to dress like an Amish woman.
- Mary Cadılar bayramı için seksi bir kostüm giymek istemiyordu bu yüzden Amish bir kadın gibi giyinmeye karar verdi.
He stooped to put on his shoes.
- O, ayakkabılarını giymek için eğildi.
I'd like to put on some clothes.
- Bazı giysiler giymek istiyorum.
Mom, I don't want to wear this.
- Anne! Bunu giymek istemiyorum.
I don't want to wear this stupid dress!
- Bu aptal elbiseyi giymek istemiyorum!
She wore a green dress.
- Yeşil bir elbise giydi.
Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.
- Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi.
I've worn holes in my socks.
- Delik çoraplarımı giydim.
She has worn the same hat for a month.
- Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.
We are accustomed to wearing shoes.
- Biz ayakkabı giymeye alışkınız.
I do not like wearing anybody else's clothes.
- Başka birinin elbiselerini giymeyi sevmem.
Why do you have only one glove on?
- Neden sadece bir eldiven giyiyorsun?
What do you have on for tomorrow night?
- Yarın gece için ne giyersin?
Tom put on his shoes.
- Tom ayakkabılarını giydi.
He put on his sweater wrong side out.
- O kazağını ters yüz giydi.
Who's wearing the blue T-shirt?
- Mavi tişörtü kim giyer?
She was wearing dark brown shoes.
- O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.
The school rules require students to wear school uniforms.
- Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor.
You should wear a coat.
- Bir palto giymelisin.