İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I've never had a steady job.
Tom sürekli ilerleme kaydetti.
- Tom has made steady progress.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
- Tom doesn't have a steady girlfriend.
Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
- Do you have a steady girlfriend?
O sabit bir hızda tepeye yürüyordu.
- He was walking up the hill at a steady pace.
Bu merdiveni sabit tutun.
- Hold this ladder steady.
Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
- The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
Lütfen daha yavaş konuşabilir misin?
- Could you speak more slowly, please?
Lütfen daha yavaş konuşun.
- Please speak more slowly.
Durmadan ileriye gidiyoruz.
- We're steadily moving forward.
İşler gerçekten kesatlaştı.
- Business has really slowed down.
Bu günlerde iş çok kesat.
- Business is so slow these days.
Oyun yavaş ve sıkıcıydı.
- The game was slow, and it was also boring.
Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir.
- Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
Saat on dakika geri kalmış.
- The clock is ten minutes slow.
Kol saatim geri kalmış olmalı.
- My watch must be slow.
Tom yavaşlamamı söyledi.
- Tom told me to slow down.
Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.
- When you are driving, you should slow down on corners.
Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
- In childhood, time passes slowly.
Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
- Time passed very slowly this week.
Bu saat on dakika geridir.
- This watch is ten minutes slow.
Saat on dakika geri kalmış.
- The clock is ten minutes slow.
... out keeps the level of the bathtub steady. Okay? That’s replacement level bathtub ...
... 32 is twice as much as 32 minus 16. It’s a feature of exponential growth, of steady ...