istikrarlı

listen to the pronunciation of istikrarlı
Türkçe - İngilizce
{s} consistent

Our company decided for consistent fees. - Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.

{s} steady

Tom is going steady with Mary. - Tom Mary ile istikrarlı gidecek.

Jack and Betty have been going steady for a month. - Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.

(Hukuk) stable

Prices are stable these days. - Fiyatlar bu günlerde istikrarlıdır.

The Japanese yen is a stable currency. - Japon yeni istikrarlı bir para birimidir.

steady, stable, stabilized
stable, stabilized; settled; steady
strong

He speaks English with a strong German accent. - O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.

The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady. - İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.

(Denizbilim) persistence
self consistent
istikrar
stability

Sami was looking for some stability. - Sami biraz istikrar arıyordu.

Sami wanted stability. - Sami istikrar istiyordu.

istikrarlı gitmek
steady
istikrar
{i} steady

The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady. - İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.

There was steady economic improvement. - İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.

istikrar
uniformity
istikrar
lasting
istikrar
stabilisation
istikrar
constancy
istikrar
(Hukuk) stability, consistency
istikrar
becoming established in
istikrar
easiness
istikrar
permanency
istikrar
ballast
istikrar
permanence
istikrar
stableness
istikrar
stability, stabilization, steadiness
istikrar
steadiness
istikrar
becoming stabilized, stability; stabilization
istikrar
stabilization
istikrar
poise
istikrar
permanent
tıbbi olarak istikrarlı
(Tıp) medically stable
Türkçe - Türkçe
İstikrarı olan, dengeli, kararlı
İSTİKRAR
(Hukuk) Kararlılık

Kararlılık, bildiğiniz gibi, başarının anahtarıdır. - İstikrar, malumunuz üzere, muvaffakiyetin anahtarıdır.

Bu mücadele kararlılıkla devam edecek. - Bu mücadele istikrarla sürecek.

istikrar
(Osmanlı Dönemi) karar ve sebat üzere olmak, karar kılmak, sâkin olmak, yerleşmek
istikrar
Denge. Ödemeler dengesinde, istihdamda düzen
istikrar
Denge
istikrar
Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık
istikrar
Yerleşme, oturma
istikrar
Ödemeler dengesinde, istihdamda düzen
istikrar
Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık: "Devletini, sağlam bir iman ve istikrar müessesesi olarak teşkilatlandırmıştır."- S. Ayverdi
İSTİKRAR
(Osmanlı Dönemi) Karar ve sebat üzere olmak. Karar kılma. Sâkin olmak. Yerleşmek
İstikrar
stabilizasyon
istikrarlı