I don't exactly know what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.
I knew exactly what was happening.
- Ne olduğunu tam olarak biliyordum.
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
You are doing well for a cub reporter.
- Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
Japan is becoming the most advanced country technologically.
- Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
Are you seriously thinking about becoming involved?
- Karışmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
William Penn was not born a Quaker.
- William Penn bir Kuveykır olarak doğmadı.
I fed my dog what I thought was good quality dog food.
- Köpeğimi iyi kalite köpek maması olarak düşündüğüm mamayla besledim.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
To improve your fluency, you should try speaking with native speakers as often as you can.
- Akıcılığınızı geliştirmek için, olabildiğince sık olarak anadili ile konuşanları denemelisiniz.
The British people in general are extremely fond of their pets.
- İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür.
Americans, in general, don't like to dress up.
- Amerikalılar, genel olarak, giyinip süslenmeyi sevmezler.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
Generally speaking, women live longer than men by almost ten years.
- Genel olarak, kadınlar erkeklerden yaklaşık on yıl daha uzun yaşarlar.
Women generally live longer than men.
- Kadınlar genel olarak erkeklerden daha uzun yaşamaktadır.
As a result, more women are receiving equal work.
- Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.
As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
Dogs breathe approximately 30 times a minute.
- Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
- Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
Can you fix it temporarily?
- Geçici olarak tamir edebilir misin?
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
The computer system shuts down automatically at 8pm.
- Bilgisayar sistemi saat sekizde otomatik olarak kapanır.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
Her hair is naturally curly.
- Onun saçı doğal olarak kıvırcık.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
I want to study German in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Almanca eğitimi yapmak istiyorum.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
We are not quite satisfied with the result.
- Sonuçtan tam olarak memnun değiliz.
They verbally abused her.
- Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Who first split the atom?
- Atomu ilk olarak kim parçaladı?
Are you seriously thinking about going?
- Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about not going?
- Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
I study French in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Fransızca eğitimi de alıyorum.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
Police think the fire was deliberately lit.
- Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.
He deliberately kept on provoking a confrontation.
- O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.
Tom didn't know for certain what time he should arrive.
- Tom saat kaçta varması gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
Tom didn't know for certain how much the new computer would cost.
- Tom yeni bilgisayarın ne kadara mal olacağını kesin olarak bilmiyordu.
He borrowed the money in advance.
- O peşin olarak ödünç para aldı.
You're going to have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorunda olacaksın.
If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
- Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
I think Tom may be mentally ill.
- Sanırım Tom zihinsel olarak hasta olabilir.
Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
- Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
He broke the window intentionally.
- O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
You're intentionally throwing the game.
- Sen kasıtlı olarak yeniliyorsun.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
I know exactly when that happened.
- Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
Mary chewed on her nails nervously.
- Mary sinirli olarak tırnaklarını çiğnedi.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.