I want to see exactly what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak görmek istiyorum.
I don't exactly know what's happening.
- Ne olduğunu tam olarak bilmiyorum.
You are doing well for a cub reporter.
- Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
Are you seriously thinking about becoming involved?
- Karışmayı ciddi olarak düşünüyor musun?
William Penn was not born a Quaker.
- William Penn bir Kuveykır olarak doğmadı.
He is qualified as an English teacher.
- Bir İngilizce öğretmeni olarak kalifiyedir.
Do you still play golf as often as you used to?
- Hala eskisi kadar sık olarak golf oynuyor musun?
The heart of the tragedy, as of a short story, is a conflict.
- Trajedinin kalbi, bir kısa hikaye olarak, bir çatışmadır.
Americans, in general, don't like to dress up.
- Amerikalılar, genel olarak, giyinip süslenmeyi sevmezler.
In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
Teacher, what shall I do to inherit eternal life?
- Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?
The lecturer spoke generally about American literature and specifically about Faulkner.
- Konferansçı genel olarak Amerikan edebiyatı ve özellikle Faulkner hakkında konuştu.
Generally speaking, women live longer than men by almost ten years.
- Genel olarak, kadınlar erkeklerden yaklaşık on yıl daha uzun yaşarlar.
As a result, he gets something which technically is correct, but in its essence is just a mockery.
- Sonuç olarak, o teknik olarak doğru bir şey alır ama esasen o bir taklittir.
As a result, prices rose.
- Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
Dogs breathe approximately 30 times a minute.
- Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.
The number pi is approximately equal to 3.14 or 22/7. Its symbol is π.
- Pi sayısı, yaklaşık olarak 3,14 ya da 22/7'ye eşdeğerdir. Sembolü π'dir.
He was described as an unusually passionless person.
- O, olağandışı olarak tutkun olmayan bir kişi olarak tanımlandı.
Tom nodded affirmatively.
- Tom olumlu olarak başını salladı.
It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
I couldn't say when exactly in my life it occurred to me that I would be a pilot someday.
- Bir gün pilot olma fikrinin hayatımda tam olarak ne zaman oluştuğunu söyleyemem.
Can you fix it temporarily?
- Geçici olarak tamir edebilir misin?
The airspace around the airport was closed temporarily.
- Havaalanı uçuşlara geçici olarak kapatıldı.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
German restaurants do not automatically serve water.
- Alman restoranları otomatik olarak su hizmeti vermezler.
The computer system shuts down automatically at 8pm.
- Bilgisayar sistemi saat sekizde otomatik olarak kapanır.
She frankly admitted her guilt.
- O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
We talked quite frankly.
- Biz oldukça samimi olarak konuştuk.
Tom eventually did everything we asked him to do.
- Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
The man turned permanently blue after he drank the silver solution.
- Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.
Naturally he got angry.
- Doğal olarak sinirlendi.
All men naturally hate each other.
- Bütün insanlar doğal olarak birbirlerinden nefret ederler.
I want to study German in addition to English.
- İngilizceye ek olarak Almanca eğitimi yapmak istiyorum.
He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
They verbally abused her.
- Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
Are you seriously thinking about eating all that?
- Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
Are you seriously thinking about going?
- Gitmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
I didn't speak with Tom directly.
- Tom'la direkt olarak konuşmadım.
Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
- Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
- Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.
In addition to my other worries, this has to happen.
- Diğer endişelerime ek olarak, bu olmak zorunda.
Whether you pick the Lions or Tigers to win, the result will be a toss-up because both teams are equally strong.
- Kazanmak için ister Lions'ları ister Tiger'ları seç, sonucu şansa bağlıdır. Çünkü her iki takım eşit olarak güçlüdür.
We will divide the large area of family land equally between our children.
- Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.
Sami and Layla started meeting in secret.
- Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.
There is a rule concerning the use of knives and forks.
- Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.
He reluctantly went to see her.
- Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
That is gradually changing.
- O kademeli olarak değişiyor.
Gradually, they are all leaving.
- Kademeli olarak, hepsi terk ediyor.
He deliberately broke the glass.
- O, camı kasıtlı olarak kırdı.
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
I don't know for certain when he will come.
- Ben onun ne zaman geleceğini kesin olarak bilmiyorum.
Tom didn't know for certain how much the new computer would cost.
- Tom yeni bilgisayarın ne kadara mal olacağını kesin olarak bilmiyordu.
You're going to have to pay in advance.
- Peşin olarak ödemek zorunda olacaksın.
You should pay your rent in advance.
- Kiranı peşin olarak ödemelisin.
Worm castings continually enrich the soil.
- Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
She complained continually that there was no money left.
- O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.
I have a lot of friends to support me mentally.
- Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
Women who claim to love Disney films are, in most cases, suffering mentally.
- Disney filmlerini sevdiğini iddia eden kadınlar, birçok durumda zihinsel olarak acı çekiyorlar.
You must be mentally exhausted.
- Zihinsel olarak yorgun olmalısın.
You're intentionally throwing the game.
- Sen kasıtlı olarak yeniliyorsun.
He broke the window intentionally.
- O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
That's precisely what you need now.
- Artık ihtiyacın olan kesin olarak budur.
I know exactly when that happened.
- Ne zaman olduğunu kesin olarak biliyorum.
I don't know exactly where I am.
- Nerede olduğumu kesin olarak bilmiyorum.
Tom nervously opened the door.
- Tom sinirli olarak kapıyı açtı.
He laughed nervously.
- O sinirli olarak güldü.
I'm sending two photographs as attachments.
- Sana iki fotografı ek olarak gönderiyorum.