We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
- Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
You were supposed to be watching the baby.
- Bebeğe bakman gerekiyordu.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
I want to look at the reference books.
- Referans kitaplarına bakmak istiyorum.
She stopped looking at the show window.
- Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
We are apt to watch television, irrespective of what program is on.
- Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz.
The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
- Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
My house faces a busy street.
- Evim işlek bir caddeye bakmaktadır.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Tom had to look after Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorundaydı.
I had to look after the children.
- Çocuklara bakmak zorunda kaldım.
I want to look at the reference books.
- Referans kitaplarına bakmak istiyorum.
He has to support his mother and his sister.
- Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.
He worked hard in order to support his family.
- Ailesine bakmak için çok çalıştı.
He sent money to help care for her.
- Ona bakmak için para gönderdi.
He was willing to care for that cat.
- O,o kediye bakmak için istekliydi.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Tom wanted to look through the telescope.
- Tom teleskoptan bakmak istedi.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
Feel free to look around.
- Etrafına bakmak için çekinme.
Tom stopped to look around.
- Tom etrafa bakmak için durdu.
Both of them went to the window to look outside.
- Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
I'd like to take a look outside.
- Dışarıya bakmak istiyorum.
We have to look into our options.
- Seçeneklerimize bakmak zorundayız.
Do you want to look into it?
- Bunun içine bakmak ister misin?
I tried to avoid looking at her eyes.
- Onun gözlerine bakmaktan kaçınmaya çalıştım.
The real journey of discovery doesn't consist in exploring new landscapes but rather in seeing with new eyes.
- Gerçek bir keşif yolculuğuna çıkmak yeni manzaralar bulmakla olmaz ancak onlara yeni gözlerle bakmakla olur.
Sami needed to find a job to support his children.
- Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
Fadil needed to find a job to support his children.
- Fadıl'ın, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu.
Tom had to take care of Mary.
- Tom Mary'ye bakmak zorundaydı.
His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
- İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
They all turned to stare at Tom.
- Hepsi Tom'a bakmak için döndü.
They both turned to look at Tom.
- Tom'a bakmak için her ikisi de döndü.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
Lucy's mother told her to look after her younger sister.
- Lucy'nin annesi ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
I'll never be able to look him in the face again.
- Ben ona yüzüne karşı tekrar bakamayacağım.
Our house overlooks the river.
- Evimiz nehre bakmaktadır.
The flowers were very beautiful to look at.
- Çiçekler bakmak için çok güzeldi.
Tom stopped to take a close look at the car.
- Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
- İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
Tom leaned down to get a closer look at what was on the ground.
- Tom yerdekinin ne olduğuna daha yakından bakmak için eğildi.
Let's get what we need to keep a parrot.
- Bir papağana bakmakı için ihtiyacımız olan şeyi alalım.
When you're reading an English book, it isn't a great idea to look up every word you don't know.
- İngilizce bir kitap okurken bilmediğin her kelimeye sözlükten bakmak pek harika bir fikir değil.
People tend to look at others with bias.
- İnsanlar diğerlerine ön yargı ile bakmak eğilimindedir.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
My girlfriend is pregnant and she wants to keep the baby.
- Kız arkadaşım hamile ve bebeğe bakmak istiyor.
I want to keep a cat instead of a dog.
- Bir köpeğin yerine bir kedi bakmak istiyorum.
Do you want to take a look at it?
- Buna bakmak ister misin?
You might want to take a look at this.
- Buna bakmak isteyebilirsin.
I just wanted to take a look around.
- Ben sadece etrafa bakmak istedim.
Do you want to take a look at it?
- Buna bakmak ister misin?