Tom konferansa katılmak için Boston'a gitti.
- Tom went to Boston to attend a conference.
Ben partine katılmaktan mutlu olacağım.
- I will be happy to attend your party.
Ona refakat edecek tek hizmetçisi vardı.
- He has only one servant to attend on him.
Boş olsan da meşgul olsan da törene katılmak zorunda kalacaksın.
- You'll have to attend the ceremony whether you are free or busy.
Meşgul olacak başka meselelerim var.
- I have other matters to attend to.
Fuarda görevli olmak için başvuruda bulundum.
- I applied to be an attendant at the exposition.
Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
- I work as a museum attendant.
O sınıfta düzenli devam gereklidir.
- Regular attendance is required in that class.
Katılmak bütün üyeler için zorunludur.
- Attendance is compulsory for all members.
Katılman gerekli değil.
- Your attendance isn't necessary.
Katılımınız final derecenizi etkileyecektir.
- Your attendance will affect your final grade.
Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
- Attendance should be good provided the weather is favorable.
Uğraşacağım başka şeylerim var.
- I have other things to attend to.
Katılanlar tüm ihtiyaçlarımızı tahmin etti.
- The attendants anticipated all our needs.
Plan hemen hemen tüm katılımcılar tarafından desteklendi.
- The plan was supported by practically all the attendants.
Toplantıya katılanlar, 100 kişiden aşağı değildi.
- No less than 100 people attended the meeting.
Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.
- Poverty prevented him from attending school.
Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
- I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
Cumartesi geçen yıldan beri devam ettiğim çömlekçilik dersidir.
- Saturday is the pottery class I've been attending since last year.
Gerçekten o okula devam etmeyi sevdim. Gustavo bize mola sırasında oynamak ve şarkı söylemek için her gün gitar getirirdi.
- I really liked attending to that school. Every day, Gustavo would bring the guitar for us to play and sing during the break.
O bizim şirket temsilcimiz olarak toplantıya katıldı.
- He attended the meeting as our company representative.
Tom Mary'nin mezuniyet törenine katıldı.
- Tom attended Mary's graduation ceremony.
I attended a one-room school next door to the palace and studied English, Xhosa, history and geography.
The class sat down so that the teacher could take attendance.
Attendance at the meeting is required.
John's attendance for the conventions was not good.
If there is no spiritual distinction between member and attender, the question is asked, Why have membership at all?.
The other aspect pertains to the subject’s own subjectivity, those qualities that constitute the subject as the experiencer or attender.
... like myself, folks like Michelle, kids probably who attend University of Denver just don't ...