If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
- Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.
Not a drop of rain fell for a month, so they had to dig a well.
- Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.
The descent to hell is easy.
- Cehenneme düşmek kolaydır.
The Taiwanese dollar appreciated, causing Taiwanese exports to slump.
- Tayvan doları değer kazandı ve Tayvan ihracatının düşmesine neden oldu.
A belt keeps your pants from falling down.
- Kemer pantolonunun düşmesini önler.
I held on to the rope tightly so I wouldn't fall.
- İpi sıkıca tuttum böylece düşmedim.
She was injured in a fall.
- O, bir düşmede yaralandı.
All of us want prices to decline.
- Biz hepimiz fiyatların düşmesini istiyoruz.
Home prices have continued to decline.
- Ev fiyatları düşmeye devam etti.
Falling on ice hurts.
- Buz üzerinde düşmek incitir.
I had to grab her to keep her from falling.
- Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.
Tom is trying not to be trip and fall.
- Tom ayağı takılıp düşmemeye çalışıyor.
Be careful not to trip and fall.
- Tökezlememek ve düşmemek için dikkatli ol.
Luckily, I got hold of a branch and was saved from falling.
- Neyse ki bir dalı tuttum ve düşmekten kurtuldum.
Falling on ice hurts.
- Buz üzerinde düşmek incitir.
I never dreamed that I would meet her again.
- Onunla tekrar karşılaşacağımı asla düşünmedim.
I never dreamed that I would meet her there.
- Onunla orada karşılaşacağımı asla düşünmedim.
If you don't want to fall off the cliff, don't stay near it.
- Eğer uçurumdan düşmek istemiyorsanız, onun yanında durmayın.
Your shirt button is about to fall off.
- Gömlek düğmen düşmek üzere.
Newton saw an apple fall off a tree.
- Newton bir elmanın ağaçtan düştüğünü gördü.
If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
- Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
Daydreaming is the moonlight of thought.
- Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.
We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
- Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor.
- İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.
Your enemies are just an illusion.
- Senin düşmanların sadece bir yanılsama.
Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic.
- Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.
The man slumped to the floor.
- Adam aniden yere düştü.
He's very fond of science fiction.
- O, bilim kurguya çok düşkündür.
Tom dropped his pencil.
- Tom kalemini düşürdü.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
Tom broke his neck falling down a flight of stairs.
- Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.
The yen is rising and the dollar is falling.
- Yen yükseliyor dolar düşüyor.
Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
My holiday plan has fallen through.
- Benim tatil planı suya düştü.
I think that maybe I should stop reading romance novels.
- Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.
At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language.
- İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.
Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination.
- Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.
The horse broke its neck when it fell.
- Düşen at boynunu kırdı.
He slipped and nearly fell.
- O kaydı ve neredeyse düşecekti.
Tom's grades soon plummeted.
- Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.
Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları hızla düşüyor.
The tree was ready to fall down.
- Ağaç düşmek üzereydi.
When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me.
- Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.
Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense.
- Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.