düş

listen to the pronunciation of düş
Türkçe - İngilizce
dream

One of the characters in the novel dreams up a half-baked plan for robbing a bank. - Romandaki karakterlerden biri bir bankayı soymak için acemice bir plan düşünüyor.

I never dreamed that I would meet her again. - Onunla tekrar karşılaşacağımı asla düşünmedim.

dream, daydream, fantasy
reverie
fantasy

Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic. - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.

fiction

He's very fond of science fiction. - O, bilim kurguya çok düşkündür.

delusion

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me. - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense. - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

hope, aspiration, dream
{f} fall

Newton saw an apple fall off a tree. - Newton bir elmanın ağaçtan düştüğünü gördü.

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

vision
illusion

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor. - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.

Your enemies are just an illusion. - Senin düşmanların sadece bir yanılsama.

plump down
{f} slumped

The man slumped to the floor. - Adam aniden yere düştü.

{f} decay
{f} drop

It would break if you dropped it. - Eğer düşürürsen kırarsın.

It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around. - Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.

{f} falling

Tom broke his neck falling down a flight of stairs. - Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.

I had to grab her to keep her from falling. - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

{f} fallen

The garden was covered with fallen leaves. - Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

My holiday plan has fallen through. - Benim tatil planı suya düştü.

romance

I thought you didn't like romance movies. - Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.

At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language. - İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.

imagination

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

plunk
fell

She fell down the ladder. - O, merdivenden düştü.

The horse broke its neck when it fell. - Düşen at boynunu kırdı.

plummet

The share price is plummeting – get out while you can. - Hisse fiyatı düşüyor - yapabiliyorken ayrılın.

Tom's grades soon plummeted. - Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.

pie in the sky
decayed
pink elephant
düş kırıklığı
frustration

Tom has a low frustration tolerance. - Tom'un düşük bir düş kırıklığı toleransı vardır.

düş kırıklığı
anticlimax
düş kırıklığı
disenchantment
düş kırıklığı
disappointment
düş görmek
have a dream
düş görmek
dream
düş ile ilgili, hayalî
about falling, dream
düş azması
nocturnal emission
düş görmek
to have a dream
düş gücü
imagination
düş kurmak
to daydream
düş kurmak
to dream, to daydream
düş kırıklığina uğratmak
dash
düş kırıklığı
non event
düş kırıklığı
disappointment, frustration, letdown
düş kırıklığı
disillusion
düş kırıklığına uğramak
to be disappointed
düş kırıklığına uğramış
crestfallen
düş kırıklığına uğratmak
disenchant
düş kırıklığına uğratmak
to disappoint
düş kırıklığına uğratmak
disappoint
düş kırıklığına uğratmak
disillusion
düş kırıklığı
comedown
düş kırıklığı
nonevent
armut piş, ağzıma düş
(Konuşma Dili) He expects things to fall into his lap without doing anything about it himself
gerçekleşmesi olanaksız düş
pie
korkulu rüya/düş görmektense uyanık yatmak hayırlıdır/yeğdir
(Atasözü) It's better to do without a thing than to run risks to get it
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) f. Bak: Dû
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya: "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde."- Dadaloğlu
Gerçekleşmesi istenen şey, umut
rüya