Tom sat down at the piano and started playing.
 - Tom piyano başına oturdu ve çalmaya başladı.
Tom started going bald in his early thirties.
 - Tom otuzların başında kel olmaya başladı.
When you are in trouble, you can count on me.
 - Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
I am forever in trouble.
 - Benim her zaman başım belada.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
 - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain.
 - Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.
I was beginning to lose my cool.
 - Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
She will arrive in Tokyo at the beginning of next month.
 - Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
 - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
 - Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
 - Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
 - Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
When to start is the main problem.
 - Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
Hinduism is the main religion in India.
 - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
 - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The couple carved their initials in an oak tree.
 - Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
She asked me for help when she was in trouble.
 - Başı dertte iken benden yardım istedi.
She was always willing to help people in trouble.
 - O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
What heading does this come under?
 - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
 - Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The Prime Minister has resigned.
 - Başbakan istifa etti.
Washington is the capital of the United States.
 - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
Beijing is the capital of China.
 - Pekin, Çin'in başkentidir.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
 - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
If I start eating potato chips, I can't stop.
 - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
 - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
 - Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
Do you have a course for beginners?
 - Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
Trusting yourself is the key to success.
 - Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
It goes without saying that honesty is the key to success.
 - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
The mayor addressed the general public.
 - Belediye başkanı halka hitap etti.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
 - Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident.
 - Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.
You'll get into trouble if your parents find out.
 - Ailen anlarsa başın belaya girer.
My glasses started to slip down my nose.
 - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
 - Tom başkalarının işine burnunu soktu.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
 - Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
Mr. Jackson is our principal.
 - Bay Jackson, bizim başımız.
He bowed to his teacher.
 - O, başıyla öğretmenini selamladı.
He bowed to me as he left the room.
 - O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
 - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
His masterpiece has not appeared yet.
 - Onun başyapıtı henüz görünmedi.
Masterpieces are only successful attempts.
 - Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
Nobody but John has heard of it.
 - John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
Nobody else offered to help.
 - Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.
The primary cause of his failure is laziness.
 - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
Honesty is the primary reason for his success.
 - Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
 - Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
 - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
The two premiers had nothing in common.
 - İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Today's paper reports that the premier has given up the idea of visiting America.
 - Bügünkü gazete Başbakanın Amerikayı ziyaret etme fikrinden vazgeçtiğini bildiriyor.
Nobody listens to this music except nuts.
 - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
I thought it easy at first.
 - Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
 - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
 - Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
 - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
 - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
Baseball season has begun.
 - Beyzbol sezonu başladı.
We work on a piecework basis.
 - Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
 - Her şey temelden başlar.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
 - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
 - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
 - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
 - Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
There used to be a post office on the corner.
 - Köşe başında postahane vardı.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
 - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
 - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
 - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
 - Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
In love, there are only beginnings.
 - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
He tried to kill himself but it ended in failure.
 - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
Whatever has a beginning also has an end.
 - Başlangıcı olanın sonu da vardır.
A good beginning makes a good ending.
 - İyi başlayan iyi biter.
Olivia couldn't give an ending to the story.
 - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Take breaks is begin when aircraft is on the departure end of the runway.