başı

listen to the pronunciation of başı
Türkisch - Englisch
start

Tom sat down at the piano and started playing. - Tom piyano başına oturdu ve çalmaya başladı.

Start at the beginning and tell me everything that happened. - Başından başla ve bana olan her şeyi anlat.

trouble

The lie got him in trouble when his boss found out the truth. - Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.

When you are in trouble, you can count on me. - Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.

başı dönen
dizzy
baş
top

After six hours' climbing, we finally succeeded in reaching the top of the mountain. - Altı saatlik tırmanıştan sonra, nihayet dağın zirvesine ulaşmayı başardık.

I succeeded in reaching the top of the mountain. - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.

baş
{i} beginning

Birth is, in a manner, the beginning of death. - Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.

I was beginning to lose my cool. - Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.

baş
{i} leader

I am the patrol leader. - Ben devriye başkanıyım.

Republican Party leaders criticized President Hayes. - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.

baş
{i} head

I have a bad headache. - Korkunç derecede başım ağrıyor.

He is suffering from a headache. - O, baş ağrısından acı çekiyor.

baş
main

Hinduism is the main religion in India. - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.

The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu. - Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.

baş
{s} initial

The couple carved their initials in an oak tree. - Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.

I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk. - O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.

başı ile onaylamak
nod
başı dönmek
fell dizzy
başı öne düşme
nod
başı öne düşmek
nod
başı dönmek
feel dizzy
başı dönmek
feel woozy
başı açık
uncovered
başı belaya girmek
(deyim) Run into trouble
başı bozuk
the loose
başı dönmek
Feel dizzy, feel queer, feel giddy, be giddy
başı şişmek
Have a terrible headache
başı şişmek
Have a lump in the head
başı araya gitmek
to be caught between disagreeing people
başı açık
bareheaded
başı açılmak
to go bald
başı ağrımak
to have got a head
başı ağrımak
have a headache
başı ağrıyan
headachy
başı bacadan aşmadı ya
(Konuşma Dili) She is still young enough to find a husband
başı bağlanmak
get spliced
başı bağlı
1. fastened by the head; attached. 2. married
başı bağlı
married
başı belada
in trouble
başı belada olmak
to be in trouble
başı beladan kurtulmayan kimse
calamity Jane
başı belaya girmek
to get into trouble
başı belâda olmak
be cursed with smth
başı belâda olmak
be in badly with
başı belâda olmak
be up a gum tree
başı belâda olmak
be in a bind
başı bütün
married (person)
başı daralmak
to be pushed for money
başı darda olmak
to come to grief
başı derde girmek
become entangled with
başı derde girmek
to get into trouble, to get into a jam
başı derde girmek
become entangled in
başı derde girmek
get into hot water
başı derde girmek
fall foul of
başı dertte
in trouble, in deep water(s)
başı dertte
in trouble

Tom is in trouble now. - Şimdi Tom'un başı dertte.

Her boyfriend is in trouble with the law. - Sevgilisinin yasa ile başı dertte.

başı dertte olmak
be in queer street
başı dertte olmak
to be in a jam
başı dertten kurtulmamak
live a dog's life
başı dinç
at ease
başı dumanlı
a) tipsy b) in love
başı dönen
vertiginous
başı dönen
giddy
başı dönerek
giddily
başı dönmek
feel queer
başı dönmek
feel giddy
başı dönmek
be giddy
başı dönmek
to feel dizzy, to feel giddy
başı dönmüş
light in the head
başı havada
happy, over the moon
başı ile onaylamak
nod one's assent
başı ile selâm vermek
give a nod
başı için
in the name of
başı kalabalık
busy
başı olmak
lead
başı çekmek
head
başı çekmek
(Hukuk) take the lead
başı çekmek
spearhead
başı çekmek
to take the lead, to lead, to head
başı önde
headlong
başı önde olarak
headlong
başı önde olarak
headfirst
başı önde olarak
headforemost
başı önünde
with downcast eyes
başı önüne eğilmiş
crestfallen
baca başı
mantelpiece
baca başı
(İnşaat) stone mantelpiece
bal başı
the purest honey
başağa benzer çiçek başı
spike
meme başı
tit
adam başı
head
baş
coconut
baş
heading

What heading does this come under? - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?

baş
prime

The Prime Minister will hold a press conference tomorrow. - Başbakan yarın bir basın toplantısı düzenleyecek.

Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man. - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.

baş
capital

The capital of Italy is Rome. - İtalya'nın başkenti Roma'dır.

Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo. - Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başkentidir.

baş
{i} potato

If I start eating potato chips, I can't stop. - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.

I ate the whole bag of potato chips by myself. - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.

baş
{s} especial

It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election. - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.

baş
{s} foremost
meme başı
nipple
ok başı
arrowhead
çeşme başı the area around
a fountain
aslan başı
(Mimarlık) lion's head
baş
tete
baş
(Havacılık) course

If you flunk this exam, you'll have to repeat the course. - Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

baş
key

Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else. - Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.

It goes without saying that honesty is the key to success. - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer

baş
cardinal
baş
{s} general

The general decided to launch an offensive against the enemy camp. - General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.

The president granted a general pardon. - Başkan genel af ilan etti.

baş
parent

You'll get into trouble if your parents find out. - Ailen anlarsa başın belaya girer.

Apart from his parents, no one knows him very well. - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.

baş
(İnşaat) short edge
baş
(Askeri) nose

Tom stuck his nose where it didn't belong. - Tom başkalarının işine burnunu soktu.

My glasses started to slip down my nose. - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.

dingil başı
steering knuckle
ekran başı
(Bilgisayar) home
hafta başı
the first day of the week
kablo başı
(Bilgisayar) headend
kablo başı
head-end
kablo başı
(Bilgisayar) headend unit
kemik başı
capitulum
kutup başı
(Otomotiv) post
kırk yılın başı
(deyim) once in a blue moon
kıyı başı
(Askeri) beachhead
madde başı
(Dilbilim) entry
madde başı sözcük
headword
meme başı
(Tıp) papilla
meme başı çevresi
areola
ocak başı
hearthside
pist başı
(Askeri) departure end
piston başı
piston crown
resim başı
(Teknik,Televizyon) flyback
yatak başı
bedhead
baş
principal

The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions. - Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.

The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27. - Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.

baş
bow

He bowed to his teacher. - O, başıyla öğretmenini selamladı.

He bowed to me as he left the room. - O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.

baş
helm

To protect your head, you need to wear a helmet. - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.

baş
kephale
baş
master

They are masterpieces of European art. - Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.

This movie is indeed a timeless masterpiece. - Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.

baş
nob

Aside from him, nobody else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Nobody has heard of it but me. - Benden başka hiç kimse onu duymadı.

baş
primary

The primary cause of his failure is laziness. - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.

The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America. - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.

baş
grand

Grandmother carried the table by herself. - Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.

It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate. - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.

baş
primus
baş
premier

The two premiers had nothing in common. - İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.

The premier and his cabinet colleagues resigned. - Başbakan ve kabine arkadaşları istifa ettiler.

baş
nut

Nobody listens to this music except nuts. - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.

baş
first

At first each man had paid $10. - İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.

I thought it easy at first. - Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.

baş
proto-
baş
chief

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

The army chief reported that the war was lost. - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.

baş
base

When did you start liking baseball? - Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?

Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.' - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.

baş
kingpin
aşçı başı
head cook
baş
chıef
bezirgan başı
per Bezirgan
ele başı
per deal
eşek başı
donkey head
iş başı yapmak
start a job to do
koltuk başı
per seat
koç başı
(Silahlar) "knock knock." a heavy metal tool that is used to break down or open doors
koç başı
rams
kuş başı
per bird
masa başı
desk
omuz başı
withers
oymak başı
per tribe
usta başı
per master
Form başı
Top of Form(TOF)
Yok devenin başı
Impossible!, Incredible!, Bullshit!
adam başı
a/per head, apiece
adım başı
at every step
adım başı/başında/başına frequently;
at frequent intervals; at close intervals
ailenin başı
head of the family
aks başı pernosu
kingpin
aks başı saplaması
steering pivot
akü kutup başı
battery terminal
alan başı yapma
field flyback
alay kıyı başı
(Askeri) regimental beachhead
at başı beraber/bir
both in the same condition, on the same level
atın omuz başı
withers
av hayvanı başı
trophy
ay başı
a) first days of a month b) payday
baş
basis

We work on a piecework basis. - Biz parça başı esasına göre çalışırız.

Everything starts from the basis. - Her şey temelden başlar.

baş
side, near vicinity, presence: sofra başında at the table. ocak başında near the hearth
baş
(Denizcilik) bow
baş
wrestling first class
baş
head: elli baş sığır fifty steers, fifty head of cattle
baş
fore

According to the weather forecast, the rainy season will set in before long. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.

According to the weather forecast, the rainy season will set in next week. - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.

baş
knob
baş
in many idioms self, oneself
baş
noddle
baş
main, head, chief, top
baş
top, summit, crest
baş
costard
baş
arch

Tom loves architecture more than anything else in the world. - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.

This building is the architect's crowning achievement. - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.

baş
off

Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you. - Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

baş
clove (of garlic); cyme; (plant) bulb
baş
central

I work in Central Park every morning starting at six. - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.

Mario Draghi is the head of the European Central Bank. - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.

baş
leader, chief, head
baş
head; chief, leader; beginning; end; top; bow; main, chief, leading, principal, cardinal
baş
outset
baş
in chief
baş
governing
baş
end, either of two ends
baş
sconce
baş
primal
baş
agio, exchange premium
baş
beginnings

In love, there are only beginnings. - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.

Modern philosophy has its beginnings in the 19th century. - Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.

baş
head (of a pin)
baş
(Anatomi) cephal
baş
jemmy
baş
end

Whatever has a beginning also has an end. - Başlangıcı olanın sonu da vardır.

He tried to kill himself but it ended in failure. - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.

baş
ending

People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love. - İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.

Olivia couldn't give an ending to the story. - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.

baş
pate
belge başı
(Bilgisayar) start document
biriyle başı dertte olmak
(deyim) be in butch with someone
biyel başı
big end
biyel başı cıvatası
big-end bolt
bok yedi başı
(Argo) snooper
bok yedi başı
smart arse, smart aleck; snooper
bölük başı leader of a group of porters
(i.e. men who carry loads on their backs)
civata başı
bolt head
cıvata başı
bolt head
dağ başı
a) mountain top, summit b) wild and remote place, the sticks
devenin başı/nalı!
(Konuşma Dili) Stuff and nonsense!/ Incredible!
dingil başı
bolster
dingil başı mafsalı
bolster hitch
dingil başı yarım pimi
swivel pin
distribütör başı
distributor head
dizi başı
(Askeri) file leader
dişicik başı
(çiçek) stigma
dren başı
head of a drain
dönem başı
(Ticaret) beginning of period
dört başı mamur
in perfect condition, prosperous, flourishing
dört başı mamur
perfect, prosperous, flourishing
Türkisch - Türkisch

Definition von başı im Türkisch Türkisch wörterbuch

başı çekmek
Herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak: "Hacı Reşit'in dükkânında post kuran orta yolcular arasında Muallim Naci başı çeker."- S. Birsel
başı açık
Başı örtü veya şapka ile örtülmemiş (kimse)
başı bağlı
Başını örten (kimse)
başı bağlı
Serbest olmayan (kimse)
başı bağlı
Evli olan (kimse)
başı bağlı
Nişanlı olan (kimse)
başı devletli
Talihli, bahtı açık (kimse)
başı dimdik
Onurlu, gururlu (kimse)
başı dinç
Kaygısız ve tasası olmayan (kimse)
başı dumanlı
Doruğunu sis bürümüş (dağ)
başı dumanlı
Sevdadan veya içkiden sarhoş (kimse)
başı yumuşak
Uysal, söz dinler (kimse)
baca başı
Ocağın üstündeki taş raf
bal başı
En temiz bal
hamlacı başı
Saray kayıklarında kürek çeken hamlacıların başı olup hükümdarın bindiği kayığın en önünde kürek çeken, aynı zamanda bostancı ocağının kayıkhane kısmının buyurucusu olan görevli
BAŞ
(Osmanlı Dönemi) t. Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim
Baş
(Osmanlı Dönemi) NITAB
Baş
ser
adım başı
Birbirine yakın yerlerde, sık sık
at başı
Eşit, birlikte, başa baş
baş
Arazide en yüksek nokta
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser
baş
insan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları bulunduran vücudun üst kısmı
baş
Temel, esas: "Gücün, erdemliğin, bilimin, her şeyin başı paradır, para."- H. E. Adıvar
baş
Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş derecenin en yükseği
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi
baş
Bir teknenin ön ve ileri kısmı
baş
Para değiştirirken verilen veya alınan üstelik, sarrafiye
baş
Çıban
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazı yiyeceklerde adet
baş
Temel, esas
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu
baş
İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız gibi organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser: "Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbenti çekip aldı."- N. Cumalı
baş
Başlangıç, önsöz
baş
Bir şeyin genellikle toparlakça ucu: "Avcumuzun içinde sakladığımız sigaraların yanmış ucu ile fitillerin başını yaktık."- F. R. Atay
baş
Deniz teknelerinde ön taraf
baş
Bir topluluğu yöneten kimse: "Cumhurbaşkanı devletin başıdır."- Anayasa
baş
Bir şeyin uçlarından biri: "Bu müjde verilince acele yerinden kalktı, merdiven başına yürüdü."- R. H. Karay
baş
Kasaplık hayvanlarda ve bazıyi yeceklerde tane
baş
Bir topluluğu yöneten kimse
baş
Bir şeyin yakını veya çevresi. "Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
Başlangıç

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

baş
Bir şeyin uçlarından biri
baş
"Önem veya yönetim bakımından ileride olan, en önemli, en üstün" anlamında birleşik kelimeler yapar
baş
(Osmanlı Dönemi) re's
göl başı
Göle akan çay
hafta başı
Haftanın ilk günü; genellikle pazartesi
iş başı
İşe başlama
iş başı yapmak
işe başlamak
koltuk başı
Otomobillerde koltuğun sırt bölümüne takılan ve ani darbelerde boyun veya başın zarar görmesini önleyen başlık
köprü başı
Bir köprünün başlangıç veya bitiş noktası
köprü başı
İlerlemek için çıkılan elverişli kıyı veya tutulan önemli nokta
köşe başı
Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer
madde başı
Sözlük yapma düzeninde başlı başına bir anlam ifade eden ve siyah olarak yazılan, tanımı verilen sözlük birimi
masa başı
Masada oturularak yapılan
meme başı
Memenin ucundaki çıkıntı
ocak başı
Ocağın başında yemek yenilen yer
omuz başı
Kol ile omzun birleştiği yer
omuz başı
Yanıbaşı, üstten aşağı
pot başı
Irmakta potun yanaştığı kıyı yeri
saat başı
Her saatin ilk dakikaları, tam saat
satır başı
Her satırın baş kısmı
satır başı
Konuşma vb.nde dikkat çekilen önemli nokta
sofra başı
Sofranın etrafı, yemek yeme yeri
söz başı
Ön söz
Englisch - Türkisch

Definition von başı im Englisch Türkisch wörterbuch

pist başı
Departure end of a runway

Take breaks is begin when aircraft is on the departure end of the runway.

baş
baştan
başı
Favoriten