“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.
Johnstone of that ilk = Johnstone from Johnstone.
My initial assumption was correct.
- Benim ilk varsayımım doğruydu.
The initial symptoms of the disease are fever and sore throat.
- Hastalığın ilk belirtileri ateş ve boğaz ağrısı.
In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola.
- Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.
In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
- 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
In spring, everyone wakes up early.
- İlkbaharda herkes erken kalkar.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
My first name is Mary and Poppins is my maiden name.
- İlk adım Mary'dir, Poppins ise benim kızlık soyadım.
The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship.
- Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.
My brother didn't like her from the first time he met her.
- Erkek kardeşim onunla ilk tanıştığından beri onu sevmedi.
In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south.
- İlkbaharda, günler daha uzadığında ve güneş daha ısındığında, o, ilk nar bülbülünün güneyden dönüşünü bekledi.
Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former.
- Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.
The former half of the film was dull.
- Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.
Tom is our prime suspect.
- Tom bizim ilk şüphelimiz.
You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
- Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
This song is number eleven in my top ten.
- Bu şarkı benim ilk onumda on bir numara.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
Whoever gets home first starts cooking the supper.
- Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.
I've loved French cakes since elementary school.
- Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.
Elementary school children go to school for a term of six years.
- İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.
Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder.
- Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.
Who were the original people here?
- Buranın ilk insanları kimlerdi?
They used those primitive tools.
- Onlar bu ilkel aletleri kullandılar.
Magic plays an important part in primitive society.
- Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.
Layla was Fadil's primary girlfriend.
- Leyla, Fadıl'ın ilk kız arkadaşıydı.
That primary school has a strong soccer team.
- O ilkokulun güçlü bir futbol takımı var.
At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
- İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
It was then the beginning of spring.
- O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
I fell in love with Mary the very first time I saw her.
- Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.
From the very first time I saw her, I knew she was different.
- Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.
Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba.
- # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.
The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner.
- Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.
Is this your first foreign trip?
- Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?
This is the first time I've ever parked my car in the forest.
- Şimdiye kadar ilk kez arabamı ormanda park ettim.
First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Who first split the atom?
- Atomu ilk olarak kim parçaladı?
The first step is the hardest.
- İlk adım en zor olanıdır.
Starting to save is the first step towards a secure retirement.
- Tasarruf etmeye başlamak güvenli emekliliğe doğru ilk adımdır.
I recognized Mr Jones at first glance.
- İlk bakışta Bay Jones'u tanıdım.
Now I see that I misunderstood the sentence at first glance.
- Şimdi görüyorum ki, ilk bakışta cümleyi yanlış anlamışım.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
Check out some of these first-hand testimonials. I have to be as objective as possible.
- Bu ilk elden referansların bazılarına kontrol edin. Mümkün olduğunca objektif olmalıyım.
The reporter learned about war at first hand.
- Muhabir savaş hakkında ilk elden öğrendi.
I got the information at first hand.
- Bilgiyi ilk elden aldım.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
She fell in love with him at first sight.
- İlk görüşte ona âşık oldu.
Today is the first day of spring.
- Bugün ilkbaharın ilk günü.
Today is the first day of fall.
- Bugün sonbaharın ilk günü.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
The world population reached one billion for the first time in 1804.
- Dünya nüfusu ilk olarak 1804'te bir milyara ulaştı.
He didn't believe it at first.
- O, ona ilk önce inanmadı.
I hated Tom at first.
- Tom'dan ilk önce nefret ettim.
How did you hear about Tatoeba in the first place?
- Tatoeba'yı ilk önce ne zaman duydun?
I didn't want to do this in the first place.
- Ben ilk önce bunu yapmak istemedim.
The problem is not as simple as it might seem at first sight.
- Sorun ilk bakışta göründüğü gibi kadar basit değildir.
At first sight, he seemed kind and gentle.
- İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
I got the information at first hand.
- Bilgiyi ilk elden aldım.
You can believe me, because I heard this news first hand.
- Bana inanabilirsin, çünkü bu haberi ilk elden duydum.
Tom gave police a firsthand account of what had happened.
- Tom polise ne olduğuna dair ilk elden bilgiler verdi.
I experienced it firsthand.
- Onu ilk elden yaşadım.
How was your first night in Paris?
- Paris'teki ilk geceniz nasıldı?
How was your first night in Paris?
- Paris'teki ilk gecen nasıldı?
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
The man fell in love at first sight.
- Adam ilk görüşte âşık oldu.