Most of a insect's organs are inside its abdomen.
- Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
I've got a bad stomachache.
- Kötü bir karın ağrım var.
I want to see a doctor about my stomachache.
- Karın ağrım hakkında doktorla görüşmek istiyorum.
Most of a insect's organs are inside its abdomen.
- Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
Tom looked at the snow falling inside the snow globe.
- Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.
That exercise is good for the abdominal muscles.
- O egzersiz karın kasları için yararlıdır.
Sami had terrible abdominal pain.
- Sami'nin berbat karın ağrısı vardı.
According to the weather forecast, it will snow tomorrow.
- Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Robert got a small proportion of the profit.
- Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..
He claimed his share of the profits.
- Kar payını talep etti.
That stomachache made me sweat.
- O karın ağrısı beni terletti.
We all have stomachaches.
- Hepimizin karın ağrısı var.
My wife is liable to catch a cold.
- Karım üşütmeye eğilimli.
You're going to catch hell from your wife if she finds out.
- Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.
It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
- Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
The government decided to impose a special tax on very high incomes.
- Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.
Podgorica is the capital of Montenegro.
- Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.
Most French people are against capital punishment.
- Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.
In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
I bought him a drink in return for his help.
- Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.
Perry decided to gain information from Drake.
- Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.
They tried very hard to gain an advantage over one another.
- Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
Mary mixed the ingredients to make a cake.
- Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.
You cannot mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
You must not yield to temptation.
- Günaha karşı boyun eğmemelisin.
He finally yielded to the request of his wife and bought a house.
- O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.
This company's profit margin is very big.
- Bu şirketin kar marjı çok büyük.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Tom kicked the snow off his boots.
- Tom karı tekmeleyerek botundan düşürdü.
A group of people started off in snow boots.
- Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.
Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
- Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
I am not accountable to you for my actions.
- Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.
Try to take account of everything before you make a decision.
- Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.
This bacteria is resistant to every available antibiotic.
- Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.
The bus service won't be available until the snow has melted.
- Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
- Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
Mary likes watermelons more than melons.
- Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.
My sister likes melons and so do I.
- Kız kardeşim kavun sever ve ben de.