I know Tom is connected.
- Tom'un bağlı olduğunu biliyorum.
She is connected with that company.
- O, o şirkete bağlıdır.
We are bound to each other by a close friendship.
- Biz yakın bir dostluk ile birbirimize bağlıyız.
The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
- İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
She is deeply attached to her parents.
- O anne ve babasına derinden bağlıdır.
He is deeply attached to her.
- O, ona derinden bağlıdır.
The economy of the island is dependent on the fishing industry.
- Adanın ekonomisi balıkçılık sektörüne bağlıdır.
He was no longer dependent on his parents.
- O artık ebeveynlerine bağlı değil.
I'm tied up right now.
- Ben şu anda bağlıyım.
He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
Tom and Mary are both very devoted parents.
- Tom ve Mary ikisi de ebeveynlerine çok bağlılar.
She is devoted to her three children.
- O üç çocuğuna içten bağlıdır.
The royal jewels are kept under lock and key.
- Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.
Tom is not affiliated with Disneyland.
- Tom, Disneyland'a bağlı değildir.
The college is affiliated with the university.
- Kolej üniversite ile bağlı.
Now Tatoeba users have the opportunity to delete their own sentences, provided they are not linked to any translations.
- Artık Tatoeba kullanıcılarının, herhangi bir çeviriye bağlı olmamaları şartıyla kendi cümlelerini silme olanağı var.
Starch degradation is linked to a Circadian clock.
- Nişasta bozulması bir Sirkadyen saate bağlıdır.
That branch is affiliated to the miners' union.
- Bu şube madenciler sendikasına bağlıdır.
The college is affiliated with the university.
- Kolej üniversite ile bağlı.
I pledged my loyalty to him.
- Ona olan bağlılığımı taahhüt ettim.
Tom's loyalty is admirable.
- Tom'un bağlılığı takdire değerdir.
His success was mostly due to good luck.
- Onun başarısı çoğunlukla iyi şansa bağlıydı.
Remain in your seats with your seat belts fastened.
- Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
The identity is related to the place.
- Kimlik yere bağlıdır.
The two incidents are connected with each other.
- İki olay birbirine bağlı.
We are subject to the Constitution of Japan.
- Biz Japonya anayasasına bağlıyız.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
Which is longer, a single bond or a double bond?
- Hangisi daha uzun? Bir tek bağ mı yoksa bir çift bağ mı?
Dan and Linda had a common bond.
- Dan ve Linda'nın ortak bir bağı vardı.
We were tied to our decision because we signed the contract.
- Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
Your daughter is a drug addict.
- Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
Your daughter is a drug addict.
- Senin kızın bir uyuşturucu bağımlısı.
Even though it's optional, you should still do the homework.
- Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.
Pain is inevitable. Suffering is optional.
- Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.
Tom attached the string to the kite.
- Tom ipi uçurtmaya bağladı.
Tom wrapped the package and tied it with strings.
- Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.
I showed Tom how to tie some knots.
- Bazı düğümleri nasıl bağlayacağımı Tom'a gösterdim.
Tom taught me how to tie a square knot.
- Tom bana bir kare düğümü nasıl bağlayacağımı öğretti.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.
The boat is attached to the anchor by a chain.
- Tekne bir zincirle çapaya bağlıdır.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
Tom bought new laces for his shoes.
- Tom ayakkabıları için yeni bağcıklar aldı.
She wasn't able to contact him by phone.
- O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
People look at things differently depending on whether they are rich or poor.
- İnsanlar zengin ya da fakir olmalarına bağlı olarak işlere farklı olarak bakarlar.
Depending on the species, guavas may be round or oval.
- Türlere bağlı olarak, guavalar yuvarlak veya oval olabilir.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
Would you like to exchange links?
- Bağlantıları değiştirmek ister misin?
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
Tendons and ligaments are more fragile than you might think.
- Tendonlar ve bağlar düşündüğünüzden daha kırılgandır.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Depending on the species, guavas may be round or oval.
- Türlere bağlı olarak, guavalar yuvarlak veya oval olabilir.
People look at things differently depending on whether they are rich or poor.
- İnsanlar zengin ya da fakir olmalarına bağlı olarak işlere farklı olarak bakarlar.