Bazı genç Japon halkı, bekar olmayı evli olmaya tercih ederler.
- Some young Japanese people prefer being single to being married.
Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
- Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
Evlilik hayatına alışmak uzun zaman alır.
- It takes a lot of time getting used to married life.
Evlilik yaşam şekilleri çok değişiyor.
- Patterns of married life are changing a lot.
O, Kanadalı bir kızla evlendi.
- He married a Canadian girl.
Onlar Noel Yortusu'nda evlendiler.
- They married on Christmas Eve.
Tom ve Mary evlenmek için karar verdi.
- Tom and Mary decided to get married.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.
- Tom continued his relationship with that married woman.
Seninle evlenmek istiyorum.
- I intend to marry you.
Onunla evlenmek niyetindeydi.
- He intended to marry her.
John Jane ile evliydi.
- John was married to Jane.
Tom Mary ile evlidir.
- Tom is married to Mary.
Ben şimdi evli bir kadınım.
- I'm a married woman now.
Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!
- I'd never go out with a married woman!
Lisa Lillien, Dan Schneider ile evlenmiştir.
- Lisa Lillien is married to Dan Schneider.
Tom sonunda Mary ile evlenmekten vazgeçti.
- Tom ended up marrying Mary after all.
Martyna ile evlenmek istiyorum.
- I want to marry Martyna.
Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
- For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
Yüz elli bin çiftin, 2006 yılında Shanghai'da evlenmesi bekleniyor.
- One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.
- I think Tom and Mary are too young to get married.
Keşke benimle evlense.
- If only she would marry me.
Bu dergiye göre, en sevdiğim aktris önümüzdeki ilkbahar bir caz müzisyeniyle evlenecek.
- According to this magazine, my favorite actress will marry a jazz musician next spring.
Leyla evlenmek için nişanlıdır.
- Layla is engaged to be married.
Kızını bir doktorla evlendirmek istiyor.
- She wants to marry her daughter to a doctor.
Kızını benim gibi bir adamla evlendirmek ister misin?
- Would you want your daughter to marry a guy like me?
I have chequed him for it, and the young lion repents; marry, not in ashes and sackcloth, but in new silk and old sack.
The kyngdome of heven is lyke unto a certayne kinge, which maryed his sonne .
In some cultures, it is acceptable for an uncle to marry his niece.
His daughter was married some five years ago to a tailor's apprentice.
A justice of the peace will marry Jones and Smith.
... He wound up getting a job in manual labor, and he married a ...
... babies, they ought to think about getting married to someone, that's a great idea. ...