I know Tom is connected.
- Tom'un bağlı olduğunu biliyorum.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
They are bound together by common interests.
- Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
We are bound to each other by a close friendship.
- Biz yakın bir dostluk ile birbirimize bağlıyız.
She is deeply attached to her parents.
- O anne ve babasına derinden bağlıdır.
Mary is very attached to the little girl.
- Mary küçük kıza çok bağlı.
Tom and Mary are dependent on each other.
- Tom ve Mary birbirlerine bağlılar.
He was no longer dependent on his parents.
- O artık ebeveynlerine bağlı değil.
He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
We were tied to our decision because we signed the contract.
- Sözleşme imzaladığımız için kararımıza bağlıydık.
She is devoted to her three children.
- O üç çocuğuna içten bağlıdır.
Tom and Mary are both very devoted parents.
- Tom ve Mary ikisi de ebeveynlerine çok bağlılar.
The royal jewels are kept under lock and key.
- Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.
Tom is not affiliated with Disneyland.
- Tom, Disneyland'a bağlı değildir.
That branch is affiliated to the miners' union.
- Bu şube madenciler sendikasına bağlıdır.
Starch degradation is linked to a Circadian clock.
- Nişasta bozulması bir Sirkadyen saate bağlıdır.
Now Tatoeba users have the opportunity to delete their own sentences, provided they are not linked to any translations.
- Artık Tatoeba kullanıcılarının, herhangi bir çeviriye bağlı olmamaları şartıyla kendi cümlelerini silme olanağı var.
That branch is affiliated to the miners' union.
- Bu şube madenciler sendikasına bağlıdır.
The college is affiliated with the university.
- Kolej üniversite ile bağlı.
I only demand your complete loyalty.
- Ben sadece senin tam bağlılığını talep ediyorum.
Tom's loyalty is admirable.
- Tom'un bağlılığı takdire değerdir.
His success was mostly due to good luck.
- Onun başarısı çoğunlukla iyi şansa bağlıydı.
Remain in your seats with your seat belts fastened.
- Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
The identity is related to the place.
- Kimlik yere bağlıdır.
The two incidents are connected with each other.
- İki olay birbirine bağlı.
We are subject to the Constitution of Japan.
- Biz Japonya anayasasına bağlıyız.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
- Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
The two friends have formed a deep bond of friendship.
- İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
Dan and Linda had a common bond.
- Dan ve Linda'nın ortak bir bağı vardı.
He demanded that the savage dog be kept tied up.
- O, vahşi köpeğin bağlı tutulmasını istedi.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
Your daughter is a drug addict.
- Kızınız bir uyuşturucu bağımlısı.
The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
- Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
Pain is inevitable. Suffering is optional.
- Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.
Even though it's optional, you should still do the homework.
- Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.
I showed Tom how to tie some knots.
- Bazı düğümleri nasıl bağlayacağımı Tom'a gösterdim.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.
The boat is attached to the anchor by a chain.
- Tekne bir zincirle çapaya bağlıdır.
Tom tied his shoe laces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağladı.
Excuse me, your laces are untied.
- Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.
I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
I might be willing to help, depending on what you want me to do.
- Benden ne yapmamı istediğinize bağlı olarak, yardımcı olmak için istekli olabilirim.
Depending on where you sit, you might not be able to see the stage.
- Nerede oturduğuna bağlı olarak sahneyi göremeyebilirsin.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
Tendons and ligaments are more fragile than you might think.
- Tendonlar ve bağlar düşündüğünüzden daha kırılgandır.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Depending on the species, guavas may be round or oval.
- Türlere bağlı olarak, guavalar yuvarlak veya oval olabilir.
I might be willing to help, depending on what you want me to do.
- Benden ne yapmamı istediğinize bağlı olarak, yardımcı olmak için istekli olabilirim.