I know Tom is connected.
- Tom'un bağlı olduğunu biliyorum.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
The body and the mind of man are so closely bound together that whatever affects one affects the other.
- İnsanın beden ve aklı birbirine öylesine bağlıdır ki birini etkileyen diğerini de etkiler.
He was bound hand and foot.
- Onun eli kolu bağlıydı.
She is deeply attached to her parents.
- O anne ve babasına derinden bağlıdır.
He is deeply attached to her.
- O, ona derinden bağlıdır.
He was no longer dependent on his parents.
- O artık ebeveynlerine bağlı değil.
We are dependent on each other.
- Biz birbirimize bağlıyız.
This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
We have to keep our dog tied.
- Köpeğimizi bağlı tutmak zorundayız.
Tom and Mary are very devoted to each other.
- Tom ve Mary birbirlerine çok bağlılar.
Tom and Mary are both very devoted parents.
- Tom ve Mary ikisi de ebeveynlerine çok bağlılar.
The royal jewels are kept under lock and key.
- Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.
The college is affiliated with the university.
- Kolej üniversite ile bağlı.
Tom is not affiliated with Disneyland.
- Tom, Disneyland'a bağlı değildir.
The defendant was romantically linked with the judge.
- Sanık yargıç ile romantik olarak bağlıydı.
Starch degradation is linked to a Circadian clock.
- Nişasta bozulması bir Sirkadyen saate bağlıdır.
That branch is affiliated to the miners' union.
- Bu şube madenciler sendikasına bağlıdır.
The college is affiliated with the university.
- Kolej üniversite ile bağlı.
This shows his loyalty to his friends.
- Bu, onun, arkadaşlarına olan bağlılığını gösteriyor.
I only demand your complete loyalty.
- Ben sadece senin tam bağlılığını talep ediyorum.
His success was mostly due to good luck.
- Onun başarısı çoğunlukla iyi şansa bağlıydı.
Remain in your seats with your seat belts fastened.
- Emniyet kemerleriniz bağlı şekilde koltuklarınızda kalın.
The identity is related to the place.
- Kimlik yere bağlıdır.
The two incidents are connected with each other.
- İki olay birbirine bağlı.
We are subject to the Constitution of Japan.
- Biz Japonya anayasasına bağlıyız.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
He got the job by virtue of his father's connections.
- O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
You should cut off your connections with that group.
- O grupla bağlantıları kesmelisin.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Which is longer, a single bond or a double bond?
- Hangisi daha uzun? Bir tek bağ mı yoksa bir çift bağ mı?
The two friends have formed a deep bond of friendship.
- İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
They tied the thief to the tree.
- Onlar hırsızı ağaca bağladılar.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
I shall win the king's daughter! they both cried.
- Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
- Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
Pain is inevitable. Suffering is optional.
- Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.
Wearing green is optional.
- Yeşil giymek isteğe bağlıdır.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.
He bound the package with a string.
- O paketi bir iple bağladı.
Tom taught me how to tie a square knot.
- Tom bana bir kare düğümü nasıl bağlayacağımı öğretti.
Check all the loose knots and fasten them tight.
- Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.
A chain is made up of many links.
- Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.
Tom tied his shoe laces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağladı.
Tom bought new laces for his shoes.
- Tom ayakkabıları için yeni bağcıklar aldı.
He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla bağlantı kurar.
I think it's time for me to contact her.
- Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
Depending on the case; sometimes it is so, sometimes not.
- Duruma bağlı olarak; bazen öyledir, bazen değildir.
People look at things differently depending on whether they are rich or poor.
- İnsanlar zengin ya da fakir olmalarına bağlı olarak işlere farklı olarak bakarlar.
It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
This is like fighting someone with one arm tied behind your back.
- Bu, elinin biri arkanda bağlıyken biriyle dövüşmek gibidir.
I like being independent.
- Bağımsız olmayı severim.
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
He tore his ligament.
- O, bağ dokusunu yırttı.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Depending on where you sit, you might not be able to see the stage.
- Nerede oturduğuna bağlı olarak sahneyi göremeyebilirsin.
Depending on the species, guavas may be round or oval.
- Türlere bağlı olarak, guavalar yuvarlak veya oval olabilir.