O,çocukken,annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
Başarmak için sıkı çalıştım.
- I worked hard to succeed.
Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
- I felt tired from having worked for hours.
METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
- Mayuko avoided doing hard work.
Şekspir'in tüm eserlerine sahibim.
- I have the complete works of Shakespeare.
Ressam birçok güzel sanat eserleri üretir.
- The painter produces many fine works of art.
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes he drives to work.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
- I work as a museum attendant.
O, şu anda görevdedir.
- She is at work right now.
Tom onun hakkında biraz öfkelenmiş.
- Tom is kind of worked up about it.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
Ben şimdilik o kitapçıda çalışmak istiyorum.
- For the time being I want to work at that bookstore.
Projenin en büyük zorluğu, hayata geçirmek için gerekli beceriye sahip emekçilerin bulunup bulunmaması olacak.
- The biggest challenge to the project will be the availability of workers with the skills required to bring it to fruition.
Tom iş yerindeki herkese emekli olacağını söyledi.
- Tom told everybody at work that he was going to retire.
Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum.
- I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.
General Motors 76,000 işçisini işten çıkardı.
- General Motors laid off 76,000 workers.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Bir sürü işim yok ama bu hafta beni ofiste tutmak için yeterli.
- I don't have a lot of work, but it's enough to keep me in the office this week.
Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
- He had worked hard to keep Kansas peaceful.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Onun cinayetini çözmek için polis ile birlikte çalışıyorum.
- I'm working with the police to solve his murder.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
- I won't work overtime today.
John fazla mesaiden dolayı yorgundu.
- John was tired from working overtime.
Ağabeyim, bir ilaç fabrikasında çalışmayı planlıyor.
- My older brother is planning to work at a drug factory.
Kaza meydana geldiğinde, o üç yıldır fabrikada çalışıyordu.
- He had been working in the factory for three years when the accident occurred.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, she had an accident.
Seni daha çok çalıştırmak istiyorum.
- I want to make you work harder.
O her şeyi çalıştırmak için kararlıydı.
- She was determined to make everything work.
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.
Tom işyerinde bir kazada yaralandı.
- Tom got hurt in an accident at work.
Senin planın işlemedi.
- Your plan didn't work.
İşlemesi için plana bir şans vermek zorundayız.
- We have to give the plan a chance to work.
İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.
- We know our work isn't done.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Çeneni kapa ve işine devam et.
- Just shut up and get on with your work!
Başarılı olmak için sıkı çalıştın.
- You have worked hard to succeed.
Hayatta başarılı olmak istiyorsan, çok çalış.
- If you want to succeed in life, work hard.
I know it's difficult when things get this busy, but there's really no need to get so worked up over it.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
Tom said that his father worked in Boston.
- Tom said his father worked in Boston.
Labor is a necessary evil.
- Work is a necessary evil.
... Our platform and services teams have worked incredibly ...
... Security and Medicare. She had worked all her life, put in this money and understood ...