O, polise para teklif etmek nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
- He was jailed for offering money to the police.
Sana bir iş teklif etmek istiyorum.
- I'd like to offer you a job.
Pozisyonu sana sunmak istiyorum.
- I would like to offer you the position.
Yardımımı sunmak için aradım.
- I called to offer my assistance.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
Benim için sürpriz oldu, o benim teklifimi reddetti.
- To my surprise, he refused my offer.
Onun şirketi halka arz hisse sattığında Tom milyarder oldu.
- Tom became a billionaire when his company sold shares in an initial public offering.
Öneriyi geri çevirmek zorunda olmam makul görünüyor.
- It stands to reason that I should decline the offer.
Biz onun önerisini kabul ettik.
- We accepted his offer.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
- Sometimes, accepting help is harder than offering it.
Sana işini geri önermek istiyorum.
- I'd like to offer you your job back.
Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?
- Do you offer any day tours?
Tom şirketin sunduğu erken emeklilik paketini aldı.
- Tom took the early retirement package the company offered.
Bir öneri sunmak istiyorum.
- I'd like to offer a proposal.
Bu okul İngilizce, Fransızca ve İspanyolca kursları sunmaktadır.
- This school offers English, French and Spanish courses.
Biz rekabetçi fiyatlandırma öneriyoruz.
- We offer competitive pricing.
Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor.
- The store is closing soon and is offering everything at half price.
Senin onayınla, işi ona teklif etmek istiyorum.
- With your approval, I would like to offer him the job.
Evi ona 300,000 dolara satmayı teklif ettik.
- We offered him the house for $300,000.
Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
- Tom didn't offer any explanation.
Bir öneri sunmak istiyorum.
- I'd like to offer a proposal.
Onların teklifini kabul edip etmeyeceğimize karar vermek için üç saatimiz var.
- We have three hours to decide whether we're going to accept their offer.
Size özel bir teklif vermek için buradayım.
- I'm here to give you a special offer.
Birçok yazılım şirketi, işlevselliği sınırlı olsa da, ürünlerinin ücretsiz versiyonlarını sunuyorlar.
- Many software companies offer free versions of their products, albeit with limited functionality.
Siz hiç günlük turlar sunuyor musunuz?
- Do you offer any day tours?
Offer-demand is the most important yardstick of the big factories on producing.
Ne kadar teklif ediyorlar?
- How much are they offering?
Tom'a bir iş teklif ediyorum.
- I'm offering Tom a job.
Ona pozisyonu sunmayı düşünüyorum.
- I'm thinking of offering her the position.
Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
- Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
Bazen yardımı kabul etmek onu önermekten daha zordur.
- Sometimes, accepting help is harder than offering it.
Mağaza yakında kapanıyor ve her şeyi yarı fiyata sunuyor.
- The store is closing soon and is offering everything at half price.
Sana bir seçenek sunuyorum.
- I'm offering you a choice.
Bana işimi geri mi öneriyorsun?
- Are you offering me my job back?
Yardım etmeyi öneriyor musun?
- Are you offering to help?
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Şimdi sana yardım etmeyi öneriyorum.
- I'm offering to help you now.
Bana başka bir iş teklif edildi.
- I've been offered another job.
Tom'a daha iyi bir iş teklif edildi.
- Tom has been offered a better job.
Tom bardağını Mary'ye teklif ediyor.
- Tom offers his glass to Mary.
She offered to help with her homework.
He offered his good will for the Councilman's vote.
The opportunity, however, did not offer till next morning, for Phoebe did not come to bed till long after I was gone to sleep.
What's in his offer?.
The next stage is to remove and replace the top part of the right side lip, and offer the lid to the car to ensure all the shapes and gaps are okay.
His first letter was not a real offer, but an attempt to determine interest.
His offer was $3.50 per share.
The two sides, the political and the erotic, necessarily obscure and misrepresent each other - but in ways that offer important and shifting affordances to all parties in historical gender and class struggle.
The president offered his condolences to the mother of the dead soldier.
The sofa is on offer. It's £200 instead of £500.
... came together have offer reforms that no one has to wait more than a half hour ...
... and colleges more incentive offer better value ...