Tom said that Mary had to submit a written apology.
- Tom Mary'nin yazılı bir özür sunmak zorunda olduğunu söyledi.
I would like to offer you the position.
- Pozisyonu sana sunmak istiyorum.
I'd like to offer a proposal.
- Bir öneri sunmak istiyorum.
Does this mean that we have to file bankruptcy?
- Bu iflasımızı sunmak zorunda olduğumuz anlamına mı geliyor?
I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
- Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
- Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri üzerinde fikrini sunmak istersen lütfen benimle irtibat kurar mısın?
Sami wanted to offer Layla a place to stay.
- Sami, Leyla'ya kalacak bir yer sunmak istedi.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
- Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
I'm thinking of offering her the position.
- Ona pozisyonu sunmayı düşünüyorum.
Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
- Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
Tom sat on the porch, reading the evening paper.
- Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
He decided to submit his resignation.
- İstifasını sunma kararı aldı.
I submitted the application myself.
- Başvurumu kendim sundum.
People need to be more lively when presenting their work.
- İnsanlar işlerini sunarken daha canlı olması gerekir.
I'll be presenting a paper at a conference.
- Konferansta bir rapor sunuyor olacağım.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
Do you offer any night tours?
- Hiç gece turları sunuyor musunuz?
Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls.
- Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.
Tom didn't offer any explanation.
- Tom herhangi bir açıklama sunmadı.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
- There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
- In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Her pazar kiliseye giderim.
- I go to church every Sunday.
Kaldırımda bir şemsiye vardı.
- There was a sunshade over the sidewalk.
Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
Sen hiç Sahara çölü güneşinde güneşlendin mi?
- Have you ever basked in the sun of the Sahara desert?
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Gündoğumunu görmek için erken kalktı.
- She got up early in order to see the sunrise.
Bu sabah gündoğumu güzel.
- The sunrise is beautiful this morning.
Tom yıllarca şarkı söylemedi.
- Tom hasn't sung in years.
Güneş doğduğunda, yıldızlar kayboldu.
- As the sun rose, the stars faded away.
Önümüzdeki sene doğum günüm Pazara denk gelecek.
- Next year my birthday will fall on Sunday.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
- In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.