Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.
- Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
Öğretmenim sunumumu hazırlayışımla daha fazla zaman geçirmemi söyledi.
- My teacher told me that I should have spent more time preparing my presentation.
Powerpoint sunumunun ciddi kusurlar içerdiği gösterildiğinde Tom utancından yerin dibine girdi.
- Tom was left with egg on his face when his powerpoint presentation was shown to contain serious flaws.
Amcam bana bir hediye verdi.
- My uncle gave me a present.
Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
- I got you a pen as a birthday present.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Şimdiki zaman gibi zaman yok.
- There's no time like the present.
Çok sayıda öğrenci toplantıda mevcut.
- A lot of students are present at the meeting.
Bütün öğrenciler mevcut değiller.
- Not all those students are present.
Ben onlara bir armağan almak zorundayım.
- I've got to get them a present.
Tom'a bir armağan alman gerekir.
- You need to buy Tom a present.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
- A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
Şu andaki eğitim sisteminde hangi eksikliği bulabilirsin?
- What defect can you find in the present system of education?
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Onun şimdiki yardımcısı Bayan Nokami'dir.
- His present assistant is Miss Nokami.
Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
- I got you a pen as a birthday present.
Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
- Tom never fails to send a birthday present to his father.
Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.
- I want to give him a present for his birthday.
Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- Those present at the meeting supported the bill.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.
- Those present were all moved to tears.
Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- At present, we have 1,600 students at our school.
Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri üzerinde fikrini sunmak istersen lütfen benimle irtibat kurar mısın?
- Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
O, şu anki maaşından memnun.
- She is content with his present salary.
Senin şu anki sorunun her zaman aklımda.
- Your present trouble is on my mind all the time.
Bugünkü durumundan memnundur.
- He is content with his present state.
Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Many students were present at the lecture.
Bütün üyeler hazır bulundu.
- All the members were present.
Several people were present when the event took place.
The theater is proud to present the Fearless Fliers.
The patient presented with insomnia.
I am looking for a present for my mother.
- I'm looking for a present for my mother.
There is no time like the present.
- There's no time like the present.
... the rest of this presentation and industry metrics. ...
... and presentation and complementarity and other things are actually a former ...