Kabil Afganistan'ın başkentidir.
 - Kabul is Afghanistan's capital city.
Afganistan'ın başkenti Kabil'dir.
 - Kabul is the capital of Afghanistan.
She made out the application for admission.
 - Kabul için başvuru yaptı.
He applied for admission to the riding club.
 - Binicilik kulübüne kabul için başvurdu.
Tom's acceptance speech was OK.
 - Tom'un kabul konuşması iyiydi.
His acceptance of the present was regarded as bribery.
 - Onun hediyeyi kabul etmesi rüşvet olarak kabul edildi
I accepted her invitation.
 - Onun davetini kabul ettim.
Do you accept credit cards?
 - Kredi kartlarını kabul ediyor musunuz?
Tom nodded in agreement.
 - Tom başını sallayarak kabul etti.
We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
 - Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
I accepted her invitation.
 - Onun davetini kabul ettim.
In brief, you should have accepted the responsibility.
 - Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
Thank you for accepting me.
 - Beni kabul ettiğin için teşekkür ederim.
Tom had trouble accepting Mary's love.
 - Tom'un Mary'nin sevgisini kabul etme sorunu vardı.
His achievements were acknowledged.
 - Onun başarıları kabul edildi.
She acknowledged her mistake.
 - O, hatasını kabul etti.
All right. I'll accept your offer.
 - Tamam, önerinizi kabul edeceğim.
Tom refused to admit that what he'd done was wrong.
 - Tom yaptığı şeyin yanlış olduğunu kabul etmeyi reddetti.
It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
 - Öğretmenin ev ödevini zamanında yapmadığı için Tom'un özrünü kabul etmesi çok zayıf bir olasılıktır.
I also use this study for receiving guests.
 - Bu çalışma odasını misafirleri kabul etmek için de kullanırım.
I don't think Tom would approve.
 - Tom'un kabul edeceğini sanmıyorum.
The team approved his proposal.
 - Takım onun önerisini kabul etti.
Tom gave Mary a thumbs up.
 - Tom Mary'yi kabul etti.
They agreed to work together on the project.
 - Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.
They agreed to work together.
 - Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
She made a wonderful speech at her friend's wedding reception.
 - O, arkadaşının düğün kabulünde harika bir konuşma yaptı.
There were beautiful flowers on the reception desk.
 - Kabul masasında güzel çiçekler vardı.
Tom has to approve this.
 - Tom bunu kabul etmek zorunda.
We have to acknowledge that.
 - Bunu kabul etmek zorundayız.
It's often very hard to acknowledge that you may have outgrown your friendship.
 - Arkadaşlığınızı aşmış olabileceğinizi kabul etmek genelde çok zordur.
I had no choice but to agree.
 - Kabul etmekten başka seçeneğim yoktu.
He was foolish to agree to the plan.
 - Planı kabul etmek aptalcaydı.
Tom's behavior wasn't acceptable.
 - Tom'un davranışları kabul edilebilir değildi.
There's a fine line between what's acceptable and what's not.
 - Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır.
Tom seems to be unwilling to accept our offer.
 - Tom önerimizi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to accept defeat.
 - Tom yenilgiyi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
That theory is generally accepted.
 - O teori genelde kabul edilmektedir.
Tom wanted to be accepted.
 - Tom kabul edilmek istedi.
We have to acknowledge that.
 - Bunu kabul etmek zorundayız.
You should acknowledge your failure.
 - Başarısızlığını kabul etmelisin.
Unlike yourself, I'm used to acknowledging my mistakes.
 - Senin aksine, ben hatalarımı kabul etmeye alışkınım.
Tom was never very good at acknowledging mistakes.
 - Tom hataları kabul etmede çok iyi değildi.
Don't accept rides from strangers.
 - Yabancılardan gezinti kabul etmeyin.
Many doctors don't accept Medicare.
 - Birçok doktor Medicare'i kabul etmemektedir.
We will have to take on someone to do Tom's work.
 - Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
You didn't have to accept such an unfair proposal.
 - Böyle uygunsuz bir öneriyi kabul etmek zorunda değildin.
He was foolish to agree to the plan.
 - Planı kabul etmek aptalcaydı.
My sponsor was willing to agree to my suggestion.
 - Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
Tom isn't yet ready to receive visitors.
 - Tom henüz ziyaretçi kabul etmek için hazır değil.
You have to take the good with the bad.
 - İyiyi ve kötüyü birarada kabul etmek zorundasın.
I'd like to take Tom up on his offer.
 - Tom'un teklifini kabul etmek istiyorum.
Violence against anyone is unacceptable.
 - Birine karşı şiddet kabul edilemez.
This is completely unacceptable.
 - Bu tamamen kabul edilemez.
Tom wanted to be accepted.
 - Tom kabul edilmek istedi.
Where should I go to be admitted into the emergency room?
 - Acil servise kabul edilmek için nereye gitmeliyim?
We had to agree to total confidentiality and sign a non-disclosure agreement.
 - Toplam gizliliği kabul etmek ve bir gizlilik sözleşmesi imzalamak zorundaydık.
His acceptance of the present was regarded as bribery.
 - Onun hediyeyi kabul etmesi rüşvet olarak kabul edildi