Definition von kırma im Türkisch Englisch wörterbuch
- breakage
- break
If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
- Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
Tom didn't want to break Mary's heart.
- Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- injury
- mongrel
- folding, collapsible
- breaking
You cannot make an omelet without breaking eggs.
- Yumurtaları kırmadan bir omlet yapamazsın.
I will not be able to open the box without breaking it.
- Onu kırmadan kutuyu açamayacağım.
- half-breed
- folding (of printed sheets)
- laceration
- breaking, break
- groats
- underbred
- breaking, fracture; pleat; groats; mongrel, half-breed; hybrid; (silah) collapsible, folding
- unblooded
- breech-loading
- crossbred
- (animal) of mixed breed
- mestizo
- pleat
- fracture
- hybrid
- folding
- cross
- (Mekanik) chamfer
- (Denizbilim) lysis
- crushing
- offence
- folded
- diffraction
- {i} shattering
- goffer
- tuck
- half breed
- plait
- kırmak
- break
A hammer was used to break the window.
- Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
I had no difficulty breaking the lock.
- Kilidi kırmakta zorlanmadım.
- kır
- prairie
Laura Ingalls grew up on the prairie.
- Laura Ingalls kırda büyüdü.
- kır
- {i} grizzle
- kırma demiri
- gauffer
- kırma demiri
- gopher
- kırma demiri
- goffer
- kırma deneyi
- breaking test
- kırma kapı
- folding door
- kırma kuruluşu
- crushing plant
- kırma makinesi
- 1. rock crusher, jaw-breaker. 2. folder, folding machine
- kırma makinesi
- folder
- kırma makinesi
- folding machine, breaker
- kırma tabanca/tüfek
- breechloader
- kırma tesisi
- breaking plant, crushing plant
- kırma yaka ruff
- (collar)
- kırma yapmak
- to goffer, to ruffle
- kırma yapmak
- gauffer
- kırma yapmak
- goffer
- kırma yapmak
- gopher
- kırma çatı
- jerkin head
- kırmak
- crack
Something really should be done about the problem, but this is cracking a nut with a sledgehammer.
- Sorun hakkında gerçekten bir şey yapılmalı, ama bu balyozla ceviz kırmaktır.
- kır
- field
There were six sheep in the field.
- Kırsalda altı koyun vardı.
Cattle were grazing in the field.
- Sığırlar kırsalda otlanıyorlar.
- kır
- countryside
The countryside is beautiful in the spring.
- Kırsal İlkbaharda güzeldir.
Tom and Mary took a long walk through the countryside.
- Tom ve Mary kırlarda uzun bir yürüyüş yaptılar.
- cesaretini kırma
- demoralization
- kır
- Moor
- kır
- {s} grey
- kır
- {f} broke
By whom was this window broken?
- Bu pencere kim tarafından kırıldı?
This window has been broken for a month.
- Bu pencere bir aydır kırıktır.
- kır
- {i} fell
Tom fell and broke his arm.
- Tom düştü ve kolunu kırdı.
The horse broke its neck when it fell.
- Düşen at boynunu kırdı.
- kırmak
- {f} offend
I'm sorry, I didn't mean to offend you.
- Üzgünüm, seni kırmak istemedim.
- kırmak
- break up
Tom looks forward to his lunchtime run, to break up the monotony of his working day.
- Çalışma günü monotonluğunu kırmak için Tom öğle vakti koşusuna can atıyor.
- kırmak
- break down
Tom began trying to break down the door.
- Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
The police used a battering ram to break down the door.
- Polis kapıyı kırmak için koçbaşı kullandı.
- kırmak
- touch
- kırmak
- destroy
- fiyat kırma
- (Ticaret) price cut
- fındık kırma aleti
- (Gıda) nutcracker
- kilit kırma
- effraction
- kır
- blot
- kır
- wild
I saw the girls pick the wild flowers.
- Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.
The field is full of wild flowers.
- Tarla kır çiçekleriyle dolu.
- kır
- the country
Why do you think Tom prefers living in the country?
- Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- kır
- the wild
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
I saw the girls pick the wild flowers.
- Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.
- kır
- slopes
- kırmak
- kill
- kırmak
- turn
- kırmak
- crush
- kırmak
- crease
- kırmak
- bruise
- kırmak
- clean up
- kırmak
- smash
- kırmak
- discount
- kırmak
- swerve
- pot kırma
- giveaway
- yem kırma makinesi
- (Tarım) feed grinder
- kır
- hoar
- kır
- breake
- kır
- wilderness
- kır
- grizzled
- kır
- country
Tom and Mary took a long walk through the countryside.
- Tom ve Mary kırlarda uzun bir yürüyüş yaptılar.
Why do you think Tom prefers living in the country?
- Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?
- kır
- heath
- kır
- break up
Tom looks forward to his lunchtime run, to break up the monotony of his working day.
- Çalışma günü monotonluğunu kırmak için Tom öğle vakti koşusuna can atıyor.
- kır
- {f} shattering
- kır
- {f} broken
She is responsible for this broken window.
- Bu kırık pencereden o sorumludur.
This window has been broken for a month.
- Bu pencere bir aydır kırıktır.
- kır
- {f} break
The last straw breaks the camel's back.
- Devenin belini kıran son saman çöpü.
But love can break your heart.
- Ama aşk kalbinizi kırabilir.
- kır
- {f} breaking
The boy admitted breaking the window.
- Çocuk pencereyi kırdığını kabul etti.
I must apologize to you for breaking the vase.
- Vazoyu kırdığım için senden özür dilemeliyim.
- kır
- {f} shattered
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
- kır
- shatter
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
- kırmak
- bust
- kırmak
- snap
- kırmak
- pry
- kırmak
- {f} breach
- kırmak
- shatter
- kırmak
- exterminate
- kırmak
- fracture
- kırmak
- prejudice
- kırmak
- hurt
We didn't mean to hurt him.
- Biz onun kalbini kırmak istemiyorduk.
We didn't mean to hurt them.
- Biz onların kalbini kırmak istemiyorduk.
- kırmak
- cut
- kırmak
- prise
- kırmak
- abash
- kırmak
- aggrieve
- kırmak
- abate
- kırmak
- affront
- kâlbini kırma
- offense
- kırmak
- give offense
- taş kırma tesisi
- Stone crushing facility
- yem kırma makinesi
- (Tarım) feed mill
- apre kırma makinesi
- finish breaker, cloth breaking machine
- belden kırma mihver pimleri
- articulated pivot pins
- boru kırma
- pipe bursting
- cesaretini kırma
- damp
The defeat didn't dampen his spirits.
- Yenilgi, onun cesaretini kırmadı.
- filiz kırma
- suckering
- grev kırma
- (Ticaret) strike breaking
- kabuk kırma
- (Gıda) unshelling
- kademeli kırma
- stage crushing
- kamışı kırma
- dose of clap
- kamışı kırma
- dose
- kenevir sakı kırma makinesi
- (Tekstil) hemp breaking machine
- kenevir sapı kırma makinesi
- hemp breaking machine
- kesek kırma makinesi
- rotary tiller
- kuru kırma
- dry crushing
- kâlbini kırma
- offence [Brit.]
- kâlbini kırma
- breaking one's heart
- kır
- countryside, the country, rural area
- kır
- grey, gray; grey, gray; (saç) hoary, hoar
- kır
- grayish
- kır
- moorland
- kır
- (Tabiat Doğa) de: Heideland heath
- kır
- frosty
Young plants should be protected in frosty weather.
- Genç bitkiler kırağılı havadan korunmalıdır.
- kır
- grayness
- kır
- uncultivated and open country
- kır
- greyish
- kır
- grizzly
- kır
- gray
Gray squirrels bury nuts, but red squirrels don't.
- Gri sincaplar fıstık gömer, ancak kırmızı sincaplar gömmez.
Tom was wearing a gray suit with a red tie.
- Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.
- kır
- bent
The bamboo bent but did not break.
- Bambu eğildi ama kırılmadı.
- kır
- diffract
- kır
- rive
Tom and Mary picked some wildflowers by the river.
- Tom ve Mary nehrin yanında birkaç kır çiçeği topladı.
- kır
- refract
- kır
- griseous
- kır
- ruffle
- kır
- weald
- kır
- knap
- kır
- champaign
- kır
- riven
- kırma çatı
- hipped roof
- kırmak
- outrage
- kırmak
- to break, to snap, to smash, to shatter, to fracture, to bust; to fold, to pleat, to crease; to hurt, to offend, to break one's heart; to kill, to destroy, to exterminate; to turn (a steering wheel, etc.) to one side; (tavlada) to take; (para) to clean (s
- kırmak
- (fiyat) reduce
- kırmak
- ruffle smb.'s feelings
- kırmak
- to wipe out, destroy utterly
- kırmak
- (odun) chop
- kırmak
- to fold (printed sheets)
- kırmak
- to mitigate, abate, break (the severity of a cold spell, the unpleasant effects of something)
- kırmak
- backgammon to win (an opponent's piece)
- kırmak
- (okul) skip
- kırmak
- snap off
- kırmak
- slang to run away, clear out, make tracks. Kır boynunu! (Konuşma Dili) Scram!/Beat it! kırıp dökmek to destroy, break. kırıp geçirmek
- kırmak
- to break, destroy (one's resistance, strength, pride, or desire)
- kırmak
- to offend (someone) greatly
- kırmak
- lacerate
- kırmak
- to offend, hurt
- kırmak
- put off
- kırmak
- to crush; to grind coarsely
- kırmak
- to make (people) split their sides laughing. kıran kırana (fighting) savagely, with no holds barred; with might and main. kırdığı koz kırkı/bini aşmak to make one gaffe after another
- kırmak
- to chop or split (wood)
- kırmak
- dampen
- kırmak
- (ışın) refract
- kırmak
- rive
- kırmak
- (umut) blight
- kırmak
- rupture
- kırmak
- pique
- kırmak
- (rekor) set up
- kırmak
- (senet) discount
- kırmak
- to reduce (a price)
- kırmak
- quench
- kırmak
- (for war, disease) to kill, cut down
- kırmak
- split
- kırmak
- sting
Don't fear the stinging of the thorns if you want to break the rose.
- Gülü kırmak isterseniz dikenlerin sıkışmasından korkmayın.
- kırmak
- (ümidini) chill
- kırmak
- (kibir) vanquish
- kırmak
- (direnç) bear down
- kırmak
- (cesaret) freeze
- kırmak
- to turn (a rudder, steering wheel) sharply to one side
- kırmak
- stave in
- kırmak
- goffer
- kırmak
- pain
- kırmak
- prize
- kırmak
- distort
- kırmak
- knap
- kırmak
- put smb.'s nose out of joint
- kırmak
- (Tekstil) beak
- kırmak
- fold
- kırmak
- disservice
- mıcır kırma makinesi
- (Tarım) gravel crumbling machine
- numune için ambalajı kırma
- (Ticaret) breaking bulk
- odun kırma kütüğü
- chopping block
- okulu kırma
- truantry
- onur kırma
- slight
- pot kırma
- dropping a brick
- pot kırma
- gaucherie
- pot kırma
- making a blunder
- sak kırma makinesi
- breaking scutcher
- servis kırma
- (Spor) service break
- taş kırma makinesi
- stone breaker
- yaş kırma
- wet crushing
- yol yapımında kullanılan kırma taş
- road metal
- yumurta kırma dişi
- (Hayvan Bilim, Zooloji) egg tooth
- ışığı kırma derecesi
- diopter
- ışığı kırma derecesi
- dioptre [Brit.]