Definition von base im Englisch Türkisch wörterbuch
- {f} dayandırmak
- {i} üs
Bu üs artık bizim kontrolümüzde.
- This base is now under our control.
Buraya yakın bir askeri üs var.
- There is a military base near here.
- baz
Bazı insanlar beyzbol sever, diğerleri futbol sever.
- Some people like baseball, others like soccer.
Onlar bazen beyzbol oynarlar.
- They sometimes play baseball.
- {i} altlık
- temel
Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
- Nothing is more contemptible than respect based on fear.
İnsanlara milliyet, cinsiyet veya meslek temelinde ayrımcılık yapmayın.
- Don't discriminate against people based on nationality, gender, or occupation.
- {i} kaide
- esas
- {i} dayanak
- taban
Tom ikinci tabanı çaldı.
- Tom stole second base.
Size istikrarlı bir taban maaş artı satış komisyonu ödenecektir.
- You will be paid a stable base salary plus commissions on sale.
- {i} alt
Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
- Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
- The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
- {i} kök
- aşağılık
Hiçbir şey korkuya dayalı saygıdan daha aşağılık değildir.
- Nothing is more contemptible than respect that is based on fear.
Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
- Nothing is more contemptible than respect based on fear.
- alçak
- adi
Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
- Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- {i} ask. üs
- merkez şube
- sütü bozuk
- (Askeri) DAHİLİ HAVA ALANI, ESAS (ANA) UÇAK GEMİSİ: bkz: "emergency fleet operating base; establishment; island bases"
- {i} saha kenarı
- spor depart
- süfli
- değersiz
- başlama sayısı
- (İnşaat) süpürgelik
- (Arkeoloji) sütun altlığı
- (Mimarlık) ayaklık
- sütsüz
- temel almak
- temellenmek
- (Argo) uyuşturucu
- dayandığı
- ana
Kar fırtınasında ana kampımıza geri dönmeyi çok zor bulduk.
- We found it very hard going back to our base camp in the blizzard.
- asıl
- karargah
- üst tabaka
- bağlamak
- altyapı
- ciğeri beş para etmez
- alt kısım
- {f} dayan
Bu hikaye gerçeklere dayanmaktadır.
- This story is based on facts.
Onun sonucu bu gerçeklere dayanmaktadır.
- His conclusion is based on these facts.
- düzlem
Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.
- Geometry is based on points, lines and planes.
- merkez
Chicago Cubs, Chicago, Illinois merkezli bir profesyonel beyzbol takımıdır.
- The Chicago Cubs are a professional baseball team based in Chicago, Illinois.
Corsairfly, Paris merkezli bir havayoludur.
- Corsairfly is an airline based in Paris.
- içerik
- başlangıç çekidi
- (on/upon ile) ...üzerine kurmak
- özül
- bir şeyin üzerinde durduğu kısım
- -e dayandırmak
- doğru
Doğrulama yöntemi Bowling'in raporlarına da dayanıyordu.
- The validation methodology was based also on Bowling's reports.
Tom bodruma doğru yürüdü.
- Tom walked down into the basement.
- baş
Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
- When did you start liking baseball?
Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
- A relationship based on total honesty is bound to fail.
- {i} kim. baz
- öz
Spordan hoşlanır mısın? Evet, özellikle beyzboldan hoşlanırım.
- Do you like sports? Yes, I especially like baseball.
Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
- Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- alçakça
- baseboard süpürgelik
- {i} başlangıç sayısı
- {i} depart
- (Tekstil) 1. alt levha 2. baz
- {f} tesis etmek
- {s} kaba
- baseburner yakıt
- {i} dip
- sap dibi
- {s} sahte
- taban,v.dayan: n.esas
- döşemenin kenar tahtalan
- bir uzvun gövdeye bitiştiği noktaya en yakın kısmı
- {s} katışık
- {f} kurmak
- kim alkali
- {s} kalp
- base arithmetic
- Taban aritmetiği
- base on
- esas kabul etmek
- base on
- baz almak
- base on
- temele dayandırmak
- base unit
- (Bilgisayar,Gıda,Ticaret) temel birim
- base unit
- (Askeri) esas birlik
- base bid
- ana teklif
- base circle
- çark dişi taban dairesi
- base colour
- zemin rengi
- base course
- temel tabakası
- base fitting
- altlık parçası
- base fuse
- dip tapa
- base hit
- beysbol vuruşu
- base language
- taban dili
- base line
- saha kenarı
- base line
- ana hat
- base line
- kenar izgisi
- base metal
- baz metal
- base metals
- adi metaller
- base moulding
- kaide kornişi
- base number
- taban sayısı
- base of a column
- sütun tabanı
- base of operations
- hareket üssü
- base of opertions
- hareket üssü
- base on
- dayan
- base on
- üzerine kurmak
- base on
- dayandırmak
- base plate
- altlık
- base plate spring
- taban plakası yayı
- base price
- temel fiyat
- base register
- temel yazmaç
- base resistant
- bazlara dirençli
- base spreading resistance
- baz iç direnci
- base time
- taban zaman
- base upon
- dayan
- base camp
- (Dağcılık) Ana kamp: Dağın zirveye yakın bölgesinde zirve denemesine kadar dağcıların kaldığı kalıcı çadır bölgesi
Tipi artınca denemeyi iptal edip ana kampa geri indik.
- base case
- temel olgu
- base circle
- (Mühendislik) diş dibi dairesi (dişlide)
- base circle
- çark dışı taban dairesi
- base coat
- Asıl boya tabakasından önce atılan astar boya tabakası
- base form
- (Dilbilim) Kök biçim
- base frame
- Temel çerçeve
- base material
- taban malzeme
- base metal
- anametal
- base on
- -e dayanmak
- base on
- üzerine temellendirmek, ...a dayandırmak, ...ya dayamak
- base on balls
- hayalarımı baz
- base pair
- (Biyoloji) Baz çifti
- base runner
- baz runner
- base shear
- (İnşaat) Taban kesmesi
- base year
- temel yıllı
- Base Information Infrastructure
- (Askeri) Üs Bilgi Alt Yapısı
- base censorship
- (Askeri) ESAS SANSÜR: Birlik sansüründen daha yukarı kademelerde yapılan askeri sansür. Bak. "Unit censorship"
- base cluster operations center
- (Askeri) üs grup harekat merkezi
- base defense operations center
- (Askeri) üs savunma harekat merkezi
- base defense zone
- (Askeri) üs savunma bölgesi
- base deflection
- (Askeri) ESAS YAN AÇISI: Bir topa, istikameti bilinen bir başlangıç hattından, esas istikamet noktası olarak kabul edilen ve yeri sıhhatli olarak tayin olunan belirli bir noktaya tevcih için verilmesi icap eden açı
- base depot
- (Askeri) ÜS DEPOSU: Bir harekat alanı menzil sahasındaki ikmal deposu
- base depot company
- (Askeri) ÜS DEPO BÖLÜĞÜ: Bknz. "base depot"
- base development plan
- (Askeri) ÜS GELİŞTİRME PLANI: Askeri harekatları desteklemek üzere gerekli tesisler ve üsler için plan
- base ejection shell
- (Askeri) DİPTEN FIRLATMALI MERMİ: İçindeki şarjı dipten fırlatan mermi
- base end station
- (Askeri) BAZ UCU NOKTASI: Bir baz hattının sonundaki bir gözlem noktası. Atış esaslarını tespit etme veya yer ölçme maksatlarıyla açılar bu noktadan ölçülür. Buna "base line end station" da denir
- base examiner
- (Askeri) ESAS SANSÜRCÜ, ESAS SANSÜR: Esas sansür tesisinde, haberleşmenin fiilen incelenmesi işiyle görevli subay, astsubay veya diğer personel
- base installation security system
- (Askeri) üs tesisi güvenlik sistemi
- base mortar
- (Askeri) ESAS HAVAN: İlk atış esaslarının hesaplanmasında ve birlikteki diğer havanların buna göre tevcihinde esas olarak kullanılan havan
- base of operations
- (Askeri) HAREKAT ÜSSÜ: Bir askeri kuvvetin taarruz harekatına başladığı, başarısızlık halinde geri çekilip yeniden işgal ettiği ve ikmal tesislerinin tertiplendiği bir tesis sahası
- base operations support group
- (Askeri) üs harekat destek grubu
- base rate of interest
- (Ticaret) baz faiz oranı
- base register
- taban yazmacı
- base ring
- (Askeri) DÖŞEME ÇEMBERİ, DÖŞEME RAYI: Çakılı bir topun beton platformunda bulunan madeni dairesel yol. Bu çember, topa destek vazifesi görür ve her istikamette ateş etmesine imkan verir
- base s.t. on
- bir şeyi -e dayandırmak
- base spray
- (Askeri) GERİYE DAĞILAN PARÇALAR: Parçalanan bir merminin mermi uçuş hattı gerisine fırlattığı parçalar. Ayrıca bakınız: "nose spray" ve "side spray"
- base storage
- temel bellek
- base style
- Taban biçem
- base support plan
- (Askeri) üs destek planı
- base upon
- dayandırmak
- base wallah
- üs komutanı
- based
- {s} yerleşik
Tom, Boston'da yerleşik.
- Tom is based in Boston.
- based
- {s} merkezli
Chicago Cubs, Chicago, Illinois merkezli bir profesyonel beyzbol takımıdır.
- The Chicago Cubs are a professional baseball team based in Chicago, Illinois.
Corsairfly, Paris merkezli bir havayoludur.
- Corsairfly is an airline based in Paris.
- based
- {s} kurulmuş
- base on
- esas almak
- base on
- dayanmak
- base upon
- dayanmak
- based
- istinat etmek
- based
- esaslı
- based
- temeli
- bases
- temel
- based
- dayandırılmış
- based
- dayalı
Görüşün gerçeğe dayalı değil.
- Your argument is not based in reality.
Onun argümanı gerçeklere dayalıydı.
- His argument was based on facts.
- baseless
- temelsiz
Temelsiz spekülasyonlar.
- Baseless speculations.
Senin suçlamalarının tümü temelsizdir. O masumdur ve biz bunu kanıtlayacağız.
- All of your accusations are baseless. She is innocent, and we will prove that.
- baseless
- asılsız
- baseness
- köpeklik
- B.Sc.
- (Bachelor of science) Fen fakültesi mezunu
- base of
- kaiden
- based
- temel
Hiçbir şey korku temelli saygıdan daha aşağılık değil.
- Nothing is more contemptible than respect based on fear.
İnsanlara milliyet, cinsiyet veya meslek temelinde ayrımcılık yapmayın.
- Don't discriminate against people based on nationality, gender, or occupation.
- based
- {s} dayanmış
- baseless
- Temelsiz, dayanaksız, asılsız
- basely
- alçakça
- bases
- esaslar
- b.sc.
- b, s
- base on
- {f} dayamak
- base upon
- dayamak
- based
- {s} tesis edilmiş
- based
- {s} bulunan
Armonk, New York'ta bulunan IBM Şirketi dünyanın en büyük bilgisayar firmasıdır.
- International Business Machines Corporation, based in Armonk, New York, is the world's largest computer firm.
- baseless
- baselessness asılsızlık
- baseless
- {s} yersiz
Suçlamalarınızın tümü yersizdir. O masumdur ve biz bunu kanıtlayacağız.
- All of your accusations are baseless. She is innocent, and we are going to prove that.
- baseless
- basielessly asılsızca
- baseless
- esası olmayan
- baseless
- esassız
- baseness
- {i} aşağılık
- baseness
- {i} alçaklık; alçakça bir davranış
- baseness
- {i} alçaklık
- baseness
- {i} rezillik
- baseness
- alçaklik
- baseness
- {i} adilik
- bases
- esas
- forward operating base; forward operations base
- (Askeri) ileri çalışma üssü; ileri harekatlar üssü