uyuşturucu

listen to the pronunciation of uyuşturucu
Türkisch - Englisch
(Hukuk) drug

Tom doesn't do drugs. - Tom uyuşturucu kullanmaz.

I'm an alcoholic. I'm a drug addict. I'm homosexual. I'm a genius. - Ben bir alkoliğim. Ben bir uyuşturucu bağımlısıyım. Ben eşcinselim. Ben bir dahiyim.

narcotic; anaesthetic, anesthetic; narcotic(s), drug(s)
narcotic, anesthetic, or soporific (agent)
narcotic

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

Sami turned to alcohol and narcotics to stop the pain. - Sami acıyı durdurmak için alkol ve uyuşturucuya yöneldi.

hop
anodyne
somniferous
opiate
stuff

We must get rid of all this stuff. - Bütün bu uyuşturucudan kurtulmalıyız.

stupefacient
knockout
junk
anesthetic

He lost consciousness under the influence of the anesthetic. - Uyuşturucu etkisi altında bilincini kaybetti.

anaesthetic [Brit.]
(Argo) gogo
drugs

Tom doesn't use drugs. - Tom uyuşturucu kullanmaz.

I think that Tom doesn't do drugs. - Tom'un uyuşturucu kullandığını sanmıyorum.

torpor
(Argo) base
dozy
{s} anaesthetic
{i} hypnotic
uyuşturucu işi yapmak
deal
uyuşturucu maddesi
drug substance
Uyuşturucu Maddeler Komisyonu
(Hukuk) Commission of Narcotics
Uyuşturucu İle Mücadele Milli Muhabere Ana Planı
(Askeri) National Telecommunications Master Plan for Drug Enforcement
uyuşturucu almak
up
uyuşturucu almak
fix
uyuşturucu almak
use drugs
uyuşturucu almış
stoned
uyuşturucu almış
high
uyuşturucu almış
bombed
uyuşturucu bağımlılığı
dope habit
uyuşturucu bağımlılığı
drug addiction

Sami had a serious drug addiction. - Sami'nin ciddi bir uyuşturucu bağımlılığı vardı.

Tom struggled with drug addiction. - Tom uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele etti.

uyuşturucu bağımlılığı
dope addiction
uyuşturucu bağımlılığı
drug habit, drug addiction
uyuşturucu bağımlılığı
drug dependence
uyuşturucu bağımlılığı
narcotism
uyuşturucu bağımlısı
(l.s.d.) acid head
uyuşturucu bağımlısı
addicted to drugs
uyuşturucu bağımlısı
drug addict

Tom is a drug addict. - Tom bir uyuşturucu bağımlısı.

I didn't know Tom was a drug addict. - Tom'un uyuşturucu bağımlısı olduğunu bilmiyordum.

uyuşturucu bağımlısı
drug addicted
uyuşturucu bir ilaç
thalidomide
uyuşturucu enjeksiyonu
bang
uyuşturucu etkisi altında
under the influence of drugs
uyuşturucu etkisiyle uçma
mind-blowing
uyuşturucu ilaç
(Hukuk) narcotics
uyuşturucu ilaç
anaesthetic [Brit.]
uyuşturucu ilaç
stupefacient
uyuşturucu ilaç
anesthetic
uyuşturucu ilaç ile mücadele destek bürosu
(Askeri) counterdrug support office
uyuşturucu ilaç ile mücadele güncellemesi
(Askeri) counterdrug update
uyuşturucu ilaç ile mücadele harekat merkezi
(Askeri) counterdrug operations center
uyuşturucu ilaç ile mücadele harekatı
(Askeri) counterdrug operations
uyuşturucu ile hayallere dalan kimse
freak out
uyuşturucu ile hayallere dalma
freak out
uyuşturucu ile hayallere dalmak
freak out
uyuşturucu iğne
fix
uyuşturucu katmak
hocus
uyuşturucu kaynaklı hastalık veya yaralanma
(Askeri) incapacitating illness or injury
uyuşturucu kullanmak
to use drugs, to be on drugs
uyuşturucu kullanmayan kimse
straight
uyuşturucu madde
narcotic

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

uyuşturucu madde
drug

They found drugs in his luggage. - Onlar onun bagajında uyuşturucu madde buldu.

The ship was searched thoroughly, but no illegal drugs were found. - Gemi özenle arandı ama hiçbir uyuşturucu maddesi bulunmadı.

uyuşturucu madde
drug, dope
uyuşturucu madde
hype
uyuşturucu madde
dope
uyuşturucu madde etkisi altında
drugged
uyuşturucu madde kaçakçılığı
(Hukuk) drug trafficking, illicit trafficking in narcotic drugs
uyuşturucu madde koordinasyon alt grubu
(Askeri) coordinating subgroup for narcotics
uyuşturucu madde satıcısı
drug dealer
uyuşturucu maddeyle mücadele
(Askeri) counternarcotic
uyuşturucu satmak
push
uyuşturucu satıcısı
connection
uyuşturucu satıcısı
drug pusher
uyuşturucu satıcısı
drug peddler
uyuşturucu satıcısı
pusher
uyuşturucu satıcısı
drug dealer
uyuşturucu sonrası gevşeme
flash
uyuşturucu tedavisi
withdrawal cure
uyuşturucu trafiği yoğun bölge
(Askeri) high-intensity drug trafficking area
uyuşturucu ve psikotrop madde kaçakçılığı
(Hukuk) illicit trafficking in narcotic drugs and psychotropic substances
uyuşturucu vermek
dope
uyuşturucu vermek
hocus
uyuşturucu vermek
drug
uyuşturucu yasası uygulama dairesi
(Askeri) drug law enforcement agency
uyuşturucu zerketmek
hype
uyuşturucu zerketmek
hype up
Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi
(Hukuk) European Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction (EMCDDA)
Milli Uyuşturucu Madde Politikası Kurulu
(Askeri) National Drug Policy Board
Milli Uyuşturucu İle Mücadele Politikası Teşkilatı
(Askeri) Office of National Drug Control Policy
Müşterek Uyuşturucu İstihbarat Grubu
(Askeri) Joint Drug Intelligence Group
Uluslar arası Uyuşturucu Maddeleri Denetleme Organı
(Hukuk) International Narcotics Control Board
Uluslararası Uyuşturucu Maddeler Bürosu
(Askeri) Bureau of International Narcotics Matters
alkol veya uyuşturucu etkisi altında araba kullanmak
(Hukuk) careless driving when under the influence of drink or drugs
bilgisayar ağ savunması; uyuşturucu maddeyle mücadele kısmı
(Askeri) computer network defense; counternarcotics division
dikensiz kaktüsün uyuşturucu tepesi
mescal button
harekat için uyuşturucu ilaç ile mücadele istihbarat hazırlığı
(Askeri) counterdrug intelligence preparation for operations
hayal kurduran uyuşturucu
mind bender
kanal işaretleyicisi; uyuşturucu ilaç ile mücadele
(Askeri) channel designator; counterdrug
milli uyuşturucu madde kontrol stratejisi
(Askeri) national drug control strategy
yasadışı uyuşturucu madde ticareti
(Hukuk) illegal trafficking in drugs
yasadışı uyuşturucu ticareti
(Hukuk) drug trafficking
yerel uyuşturucu
local anesthetic, local
Türkisch - Türkisch
Uyuşturma özelliği olan, uyuşturan (madde), narkotik
Hareketten, gereği gibi düşünmekten alıkoyan: "Bizim kafamızı kaynatan yeni fikirler, onun için kafa uyuşturucu bir kulak uğultusu idi."- F. R. Atay
Hareketten, gereği gibi düşünmekten alıkoyan
narkotik
uyuşturucu madde
Morfin, kokain, eroin, afyon, esrar gibi duyumlara uyuşukluk veren madde
uyuşturucu
Favoriten