Tom has a severe headache.
 - Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
We may have a very severe earthquake any moment now.
 - Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
There was a violent clash of opinions between the two leaders.
 - İki lider arasında şiddetli bir fikir çatışması vardı.
Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
 - Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
The winters were bitterly cold.
 - Kışlar şiddetli soğuktu.
We were all shaking from the bitter cold.
 - Hepimiz şiddetli soğuktan titriyorduk.
Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
 - Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
Layla's house was devoured by a ferocious fire.
 - Leyla'nın evi şiddetli bir yangınla yok oldu.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
 - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
They began with a strong attack against the enemy.
 - Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
 - Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
This city will suffer from an acute water shortage unless it rains soon.
 - Bu şehir, yağmur yağmazsa yakında şiddetli bir su sıkıntısı yaşayacaktır.
There was a sharp peal of thunder.
 - Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.
I have a sharp pain in my chest.
 - Göğsümde şiddetli bir ağrı var.
If the climate is harsh and severe, the people are also harsh and severe.
 - Eğer iklim sert ve şiddetli ise, insanlar da sert ve şiddetlidir.
The fire is burning furiously.
 - Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.
The fire is burning furiously.
 - Yangın şiddetli bir şekilde yanıyor.
As you know, we were late due to the heavy rain.
 - Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
 - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
Tom is extremely violent.
 - Tom son derece şiddetli.
Tom speaks with a deep southern accent.
 - Tom şiddetli bir güney aksanıyla konuşur.
We've seen drastic changes since then.
 - O zamandan beri şiddetli değişiklikler gördük.
It's so fucking cold!
 - Hava çok şiddetli soğuk.
The battle was fierce and unbelievably bloody.
 - Savaş şiddetli ve inanılmaz şekilde kanlıydı.
The battle quickly became fierce and bloody.
 - Savaş hızla şiddetli ve kanlı oldu.
This intense heat doesn't seem to bother you.
 - Bu şiddetli ısı sizi rahatsız ediyor gibi görünmüyor.
The bite of this spider causes intense pain.
 - Bu örümceğin ısırması şiddetli ağrıya sebep olur.
Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
 - Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.
The torrential rain did quite a bit of damage.
 - Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı.
The soprano received thunderous applause for her performance.
 - Soprano performansı için şiddetli alkış aldı.
That looks so excruciatingly boring.
 - O çok şiddetli şekilde sıkıcı görünüyor.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
 - Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.
It rained hard yesterday.
 - Dün şiddetli yağmur yağdı.
It was raining good and hard.
 - Yağmur iyi ve şiddetli yağıyordu.
Television shows violence, which influences, above all, younger people.
 - Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
The arrival of the troops led to more violence.
 - Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.
His running away from home is due to his father's severity.
 - Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
It poured for three days.
 - Üç gün şiddetli yağmur yağdı.
It was pouring rain all morning long.
 - Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.
The roof was torn off by the gale.
 - Çatı şiddetli rüzgar tarafından yırtılmıştı.
The heavy rain prevented us from going fishing.
 - Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.
The game was canceled because of heavy rain.
 - Şiddetli yağmur nedeniyle, oyun iptal edildi.
We were shocked by the intensity of our mother's anger.
 - Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.
The storm raged for three days.
 - Fırtına üç gün şiddetle devam etti.
The storm raged fiercely all that night.
 - Fırtına bütün o gece şiddetle esmişti.
The heavy rain prevented us from going fishing.
 - Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.
The heavy rains caused the river to flood.
 - Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.
A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
 - Bir bebek iniş öncesinde inişe başlarken bir uçak şiddetli türbülansa çarptığında bir bebek annesinin kollarına atıldı.
Fizik te ki manası.
The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing.
 - Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.
He is vehemently opposed to political correctness.
 - O şiddetle politik doğruluğa karşı oluyor.
She is vehemently opposed to political correctness.
 - O şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyor.