yakın teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- close
Where is the closest train station?
- En yakın tren istasyonu nerede?
Where's the closest drugstore?
- En yakın eczane nerede?
- near
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- adjacent
- intimate
Sami and Layla were having an intimate relationship.
- Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
Tom was intimate with Mary.
- Tom'un Mary'yle yakın ilişkisi vardı.
- akin
- pending
- (Hukuk) imminent
We think Tom might be in imminent danger.
- Tom'un yakın tehlikede olabileceğini düşünüyoruz.
- immediate
Are you in immediate danger?
- Sen yakın tehlike içinde misin?
Only immediate family members attended Tom and Mary's wedding.
- Sadece yakın aile bireyleri Tom ve Mary'nin düğününe katıldı.
- approximate
This is all very approximate.
- Bunun hepsi çok yakın.
Åle, the world's oldest eel, just died. He was approximately 150 years old.
- Dünyanın en yaşlı yılan balığı Åle yakın zamanda öldü. Yaklaşık olarak 150 yaşındaydı.
- connected
- connate
- (Biyokimya) proximal
- close to
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
The dog is close to death.
- Köpek ölüme yakındır.
- familiar
I wouldn't permit such familiarity.
- Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.
Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
- Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.
- within hail
- next door
- close-rage
- (Biyokimya) epimer
- akin to
- nearby place
- (deyim) hail-fellow-well-met
- neighbourhood
- friend
Dogs are man's closest friends.
- Köpekler insanın en yakın arkadaşlarıdır.
My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
- Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
- relation
Tom has a close relationship with Mary.
- Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.
Tom's uncomfortable with close personal relationships.
- Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.
- analogous with
- analogous
- at one's elbow
- near-by
- neighboring
- in sight
- in approach
- near future
These problems will be solved in the near future.
- Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
I'll drop in on you sometime in the near future.
- Ben yakın gelecekte bir ara sana uğrayacağım.
- closer
Come closer and have a good look at this picture.
- Daha yakına gel ve bu resme bir göz at.
Tom took a closer look at it.
- Tom, ona daha yakından baktı.
- bemoan
When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules.
- Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.
- proximate en
- close range
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.
- handy
- not far
- hard
Tom has hardly any close friends.
- Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
Hardly anyone has seen this animal up close.
- Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- relative
A close neighbor is better than a distant relative.
- Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
Tom and Mary are close relatives.
- Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
- inseparable
They soon became inseparable.
- Onlar yakında ayrılmaz oldular.
- (arkadaş) thick
- proximate
- near, close, neearby; akin (to), analogous (to/with); intimate; impending, imminent; nearby place, neighbourhood; friend, relation; recent time, near future
- nearby place: Yakınımızda oturuyor. She lives near us
- near (to), nearby, close (to), close-by
- within walking distance
- close, (friend) who is close to (someone)
- connection
Sami had very close connections to the crimes.
- Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
- Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- relative, relation; close friend
- contiguous
- by
- at hand
Christmas is near at hand, isn't it?
- Noel yakın, değil mi?
My father had a heart attack yesterday, but he was lucky to have a clinic close at hand.
- Babam dün bir kalp krizi geçirdi fakat yakınlarda bir kliniğe sahip olduğu için şanslıydı.
- very similar (to)
- convenient
It's convenient living so close to the station.
- İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.
My house is located in a convenient place - near the train station.
- Evim tren istasyonu yakınında, uygun bir yerde bulunur.
- near at hand
Our entrance examination was near at hand.
- Giriş sınavımız çok yakındı.
Christmas is near at hand, isn't it?
- Noel yakın, değil mi?
- nigh
The zombie apocalypse is nigh!
- Zombi kıyameti yakın!
Last night there was a fire near here, and I couldn't sleep.
- Dün gece buraya yakın bir yangın vardı ve uyuyamadım.
- hard by
- connexion
- within reach
- recent
I haven't been in contact with Mr. Smith recently.
- Yakın zamanda Bay Smith ile görüşmedim.
I was recently in an automobile accident.
- Yakın zamanda bir araba kazası geçirdim.
- para
His paralysis is progressing, and soon he won't be able to get out of bed.
- Onun felci ilerliyor ve yakında yataktan çıkamayacak.
- recent time
- vicinal
- beef about
- at close quarters
- complain about
I don't think I've ever heard you complain about anything.
- Senin herhangi bir şey hakkında yakındığını duyduğumu hiç sanmıyorum.
Don't complain about that. You've asked for it.
- Yakınma. Kendin kaşındın.
- pally
- parallel
- complain of
- yakın olmak
- impend
- yakın arkadaş
- close friend
Tom and Mary are close friends.
- Tom ve Mary yakın arkadaşlar.
He is my close friend.
- O benim yakın arkadaşım
- yakın zamanda
- newly
- yakın çekim
- close up
- yakın akraba
- close relative
- yakın alan
- (Bilgisayar,Teknik) near field
- yakın civar
- ambient
- yakın destek
- (Askeri) close support
- yakın durgu
- (Muzik) impererfect cadence
- yakın geçmiş
- (Dilbilim) present perfect
- yakın görüş
- close up
- yakın koruma
- bodyguard
- yakın kıyı
- (Askeri) nearshore
- yakın menzil
- (Avcılık) close quarter
- yakın olan
- (Hayvan Bilim, Zooloji) proximal
- yakın olarak
- approximate
- yakın plan
- (Fotoğrafçılık) close shot
- yakın sebep
- (Sigorta) proximate cause
- yakın sebep
- (Latin) causa proxima
- yakın yer
- vicinity
- yakın çağ
- modern age
- yakın çevre
- immediate surroundings
- yakın anlamlı
- significantly closer
- yakın arkadaş olmak
- chum
- yakın doğu üniversitesi
- Near East University
- yakın gelecek
- Immediate future
- yakın olma
- proximity
- yakın takip
- Close monitoring
- yakın zamanda
- in the near future
We wish to invite Peter to Japan in the near future.
- Yakın zamanda Peter'ı Japonya'ya davet etmeyi istiyoruz.
- yakın adı
- relative name
- yakın akraba
- close relative, near relation
- yakın akraba ile cinsel ilişki
- incest
- yakın arkadaş
- alter ego
- yakın arkadaş
- boon companion
- yakın arkadaş
- intimate
- yakın arkadaş
- close friend, chum
- yakın arkadaş
- crony
- yakın arkadaş olmak
- be great chums
- yakın arkadaşlar
- inseparables
- yakın benzerlik
- close resemblance
- yakın deprem
- (Çevre) near earthquake
- yakın dost
- familiar
- yakın doğu
- Near East
Forks were used for many years in Europe and the Near East, but only for cooking.
- Çatallar yıllardır Avrupa'da ve Yakın Doğu'da kullanılıyordu, ama yalnızca yemek pişirmek için.
- yakın doğu
- the near east
- yakın durmak
- keep close
- yakın dövüş
- infighting
- yakın dövüş
- clinch
- yakın dövüşü bırakmak
- break
- yakın gelecekte
- in the short run
- yakın hava destek isteği
- (Askeri) close air support request
- yakın hazır
- near at hand
- yakın hizmet
- service-friendliness
- yakın ilgiye
- for immediate attention
- yakın ilişki
- adfiliation
- yakın ilişki
- affiliation
- yakın ilişki
- affinitative
- yakın işbirliği
- (Hukuk) close cooperation
- yakın işbirliği yapan kimseler
- (Hukuk) close collaborator
- yakın keşif
- (Askeri) close reconnaissance
- yakın menzilli
- point blank
- yakın menzilli insansız hava aracı
- (Askeri) close-range unmanned aerial vehicle
- yakın mesafede
- close range
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.
Sami was shot at close range.
- Sami yakın mesafeden vuruldu.
- yakın mesafeden yapılan
- point blank
- yakın okuma
- close reading
- yakın olmak
- (zaman) be in the offing
- yakın olmak
- close
- yakın olmak
- overhang
- yakın olmayan
- kissing
- yakın pusu
- (Askeri) near ambush
- yakın sesleri ardarda söyleme güçlüğü
- cacophony
- yakın taraf
- the on side
- yakın tehdit ödemesi
- (Askeri) imminent danger pay
- yakın tepki
- (Pisikoloji, Ruhbilim) proximal response
- yakın zamanda
- 1. not long ago, recently. 2. soon, in a short time
- yakın zamanda olma
- recency
- yakın zamanlarda
- lately
- yakın âmir
- mil . immediate superior
- yakın çekim
- big close-up
- yakın çevre
- (Hukuk) near abroad
- cana yakın
- friendly
Ken seems to be a friendly person.
- Ken cana yakın bir kişi gibi görünüyor.
Tom didn't expect Mary to be so friendly.
- Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
- cana yakın
- forthcoming
Tom was very forthcoming.
- Tom çok cana yakındı.
- götü yere yakın
- shrimp
- cana yakın
- sympathetic
Mary is more sympathetic to me than Tom is.
- Mary bana Tom' dan daha cana yakın geliyor.
- cana yakın
- amiable
- cana yakın
- hail fellow well met
- en yakın
- next
- halka yakın
- (Hukuk) grassroots
- birbirine yakın
- close
- birbirine yakın bulunma
- juxtaposition
- birbirine yakın koyma
- juxtaposition
- birbirine yakın koymak
- juxtapose
- birbirine yakın olma
- approximate
- kurye niteliğine yakın
- near letter quality
- mümkün olduğu kadar yakın
- as near as possible
- pek yakın
- imminent
- yakın zamanda
- soon
It's unlikely that Tom will get out of prison anytime soon.
- Tom'un yakın zamanda hapishaneden çıkacağı olası değil.
I don't think things will change anytime soon.
- İşlerin yakın zamanda değişeceğini sanmıyorum.
- yakın zamanda
- recently
It happened quite recently.
- O, oldukça yakın zamanda oldu.
Tom and Mary got married very recently.
- Tom ve Mary çok yakın zamanda evlendiler.
- yakınlar
- (Kanun) kinsmen
- yakın gelecek
- near future
In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
It is said that there will be a big earthquake in the near future.
- Yakın gelecekte büyük bir deprem olacağı söyleniyor.
- cana yakın
- Friendly, amiable, congenial, lovable, warm-hearted, approachable, forthcoming, genial, gracious, hail fellow well met, sympathetic, conversable, personable
- en yakın zamanda
- soon
- yakın gelecek
- coming close
- yakın zamanda
- in recent times
- yakın zamanda
- anytime soon
- BM Yakın Doğu Filistinli Mültciler için Yardım ve İş Dairesi
- (Askeri) United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East
- akla yakın
- reasonable, sensible
- akla yakın
- plausible
- başkanın program değerlendirmesi; en yakın yaklaşma noktası
- (Askeri) Chairman's program assessment; closest point of approach
- buraya yakın açık havuz var mı
- Is there an outdoor pool nearby
- buraya yakın kamp bölgesi var mı
- Is there a campsite nearby
- cana yakın
- genial
- cana yakın
- approachable
Americans are friendly and approachable.
- Amerikalılar samimi ve cana yakındırlar.
Tom seems approachable.
- Tom cana yakın görünüyor.
- cana yakın
- conversable
- cana yakın
- genial, amiable, affable, pleasant
- cana yakın
- gracious
- cana yakın
- lovable
- cana yakın
- personable
Tom is a very personable guy.
- Tom çok cana yakın bir adam.
- cana yakın
- congenial
- cana yakın
- warm-hearted
Tom is a warm-hearted man.
- Tom cana yakın bir adam.
- cana yakın olmayan
- uncongenial
- denize yakın arsa
- waterfront
- derin, yakın, geri
- (Askeri) deep, close,rear
- doğala en yakın ses veren
- hi fi
- doğala en yakın ses veren alet
- high fidelity
- e yakın
- toward
- e yakın
- towards
- ekvatora yakın
- equatorial
- en yakın akraba
- next of kin
- en yakın akrabalar
- nearest and dearest
- en yakın alışveriş merkezi nerede
- Where is the shopping area
- en yakın antikacı nerede
- Where is the nearest antique store
- en yakın araç yıkama merkezi nerede
- Where is the nearest car wash
- en yakın ayakkabıcı nerede
- Where is the nearest shoe store
- en yakın banka nerede
- Where is the nearest bank
- en yakın benzin istasyonu kaç kilometre uzaklıkta
- How many kilometers is it to the nearest gas station
- en yakın benzin istasyonu kaç mil uzaklıkta
- How many miles is it to the nearest gas station
- en yakın benzin istasyonu nerede
- Where is the nearest gas station
- en yakın boğaz uzmanı nerede
- Where is the nearest throat specialist
- en yakın dalış merkezi nerede
- Where is the nearest diving center
- en yakın dişçi nerede
- Where is the nearest dental clinic
- en yakın döviz bürosu nerede
- Where is the nearest currency exchange office
- en yakın eczane nerede
- Where is the nearest drugstore
- en yakın eczane nerede
- Where is the nearest pharmacy
- en yakın garaj nerede
- Where is the nearest garage
- en yakın giyim mağazası nerede
- Where is the nearest clothing store
- en yakın golf sahası nerede
- Where is the nearest golf course
- en yakın göz uzmanı nerede
- Where is the nearest eye specialist
- en yakın hediyelik eşya mağazası nerede
- Where is the nearest gift shop
- en yakın internet kafe nerede
- Where is the nearest Internet cafe
- en yakın kiralama bürosu nerede
- Where is the nearest rental office