Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
- Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Tom, doğa ile güçlü bir ilişkiye sahiptir.
- Tom has a strong connection with nature.
Bizim özel bir ilişkimiz var.
- We have a special connection.
Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
- Sami had very close connections to the crimes.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Konuyla hiçbir ilgim yok.
- I have no connection the matter.
Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
Bu yol iki şehri bağlamaktadır.
- This road connects the two cities.
Bu yol iki şehri bağlamaktadır.
- This road connects the two cities.
Onlar bir demiryolu ile şehirleri birbirine bağlamayı planlıyorlar.
- They are planning to connect the cities with a railroad.
Tom'un bağlantısı nedir?
- What's Tom's connection?
Onların Tom'la bağlantısı nedir?
- What's their connection to Tom?
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
- With your connections, you should be able to find a job for Tom.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
- With your connections, you should be able to find a job for Tom.
O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.
- He got the job by virtue of his father's connections.
Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?
- Do any of you have anything to say in connection with this?
The bus was late so he missed his connection at Penn Station and had to wait six hours for the next train.
I was talking to him, but there was lightning and we lost the connection.
I didn't connect my lost jewelry to the news of an area cat burglar until the police contacted me.
The new railroad will connect the northern part of the state to the southern part.
I'm flying to London where I connect with a flight heading to Hungary.
Both roads have the same name, but they don't connect: they're on opposite sides of the river, and there's no bridge there.
I think this piece connects to that piece over there.
When the technician connects my house, I'll be able to access the internet.
I connected the printer to the computer, but I couldn't get it work.
... With a persistent connection you can send a large number of ...
... that come across your internet connection are images. ...