Tom'la daha fazla kontak kurmak istemiyorsan, benim için hava hoş.
- If you don't want to have any more contact with Tom, that's fine with me.
Sanat üzerine kitapları olan hoş bir kütüphanesi var.
- He has a fine library of books on art.
Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.
- Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out.
O gömleği deneyin; ince pamuktan yapılmıştır.
- Try on that shirt. It's made of fine cotton.
Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
- I think it will be fine.
İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
- Fine, thank you. And you?
Çaba güzel sonuçlar üretir.
- Effort produces fine results.
O, oyun için güzel bir önsöz yazdı.
- He wrote a fine preface to the play.
Tom 300 dolar para cezası ödedi.
- Tom paid a $300 fine.
Ben yasadışı otopark için 20 dolar para cezasına çarptırıldım.
- I was fined 20 dollars for illegal parking.
Sanırım her şey yolunda.
- I think everything's fine.
Şimdi her şeyin yolunda olduğuna inanıyorum.
- I believe everything is fine now.
Bu güzel günlerden bir gün o sadece hak ettiğini alacak.
- One of these fine days he will get his just deserts.
Ona o paranın satın alabileceği en iyi eğitim verildi.
- He was given the finest education that money could buy.
Cümlede bir sıkıntı göremedim.
- The sentence seems fine to me.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
- Relax, you're doing fine.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
- A healthy curiosity is truly a fine thing.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
- She gave birth to a fine healthy baby.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- Peel and finely chop the horseradish.
Öyle güzel bir gündü ki çok iyi eğlendik.
- It was such a fine day that we had a very good time.
O çok iyi bir müzisyendir.
- He's a very fine musician.
O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
- He wrote a fine description of what happened there.
Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.
- Ken was fined 7,000 yen for speeding.
Tom 300 dolar para cezası ödedi.
- Tom paid a $300 fine.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
- Grind this coffee very fine.
Ben iyiyim. Sadece küçük bir kesik.
- I'm fine. It's just a little cut.
Umarım bu güzel hava hafta sonuna kadar sürer.
- I hope this fine weather lasts till the weekend.
Bu öğleden sonra hava güzel olacak.
- It will be fine this afternoon.
He refilled his glass. ‘The fine is very good,’ he said.
... I think contradiction is fine. ...
... And you have people running around saying that it's fine ...