Okay, Tom, you can open your eyes now!
- Tamam, Tom şimdi gözlerini açabilirsin!
My studies are going okay.
- Benim çalışmalar tamam olacak.
Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo.
- Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.
Yes, you're quite right.
- Evet, sen tamamen haklısın.
We're not totally ready yet.
- Biz henüz tamamen hazır değiliz.
Please be ready in about half an hour, okay?
- Lütfen yaklaşık yarım saat içinde hazır ol, tamam mı?
He bought the whole nine yards.
- O, dokuz yardın tamamını satın aldı.
Tom remained wide awake the whole night.
- Tom bütün gece tamamen uyanık kaldı.
Have you finished the papers?
- Belgeleri tamamladın mı?
Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer.
- Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.
Her lecture was completely over my head.
- Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.
If you ask me, it's completely overblown.
- Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
If Bob had taken my advice, everything would be all right now.
- Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
I am quite all right now.
- Ben şimdi tamamen iyiyim.
OK, we've got a deal.
- Tamam, bir anlaşmamız var.
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
It's all right, Tom. Everything's all right now.
- Tamam Tom. Şu anda her şey yolunda.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
His family are all very well.
- Onun ailesi tamamen çok iyidir.
Tom is well aware of the problem.
- Tom sorunun tamamen farkındadır.
He fully realizes that he was the cause of the accident.
- Kazanın sebebi olduğunun tamamen farkındadır.
All the cherry trees in the park are in full bloom.
- Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.
I'll hide and you find me. O.K.?
- Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?
Oh yeah, I totally agree.
- Oh evet, ben tamamen katılıyorum.
Yeah, show us your t... ranslations...
- Tamam, bize çevirilerini göster.
I haven't quite finished eating.
- Ben yemeği tamamen bitirmedim.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
All is completed with this.
- Hepsi bununla tamamlandı.
You and Tom are exactly the same.
- Sen ve Tom tamamen aynısınız.
You're exactly right, Tom.
- Tamamen haklısın, Tom.
If you need anything, you can call, alright?
- Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?
Alright, see you then.
- Tamam, görüşürüz o zaman.
OK, you keep quiet while we're in the store.
- Tamam, biz mağazadayken sessiz durun.
We'll help you, okay?
- Biz size yardım ederiz, tamam mı?
You are entirely correct.
- Sen tamamen hatasızsın.
She has finished correcting the exercises.
- Alıştırmaları düzeltmeyi tamamladı.
I think our work here is done.
- Sanırım buradaki işimiz tamam.
Was nothing done about that?
- Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?