It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
- Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
Through trial and error, he found the right answer by chance.
- Deneme yanılma yoluyla doğru cevabı buldu.
She was dumped by her boyfriend via a text message.
- O, bir kısa mesaj yoluyla erkek arkadaşı tarafından terk edildi.
Working from home via computer can be lonely.
- Bilgisayar yoluyla evden çalışmak tuhaf olabilir.
The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
He cleared the path of snow.
- O, yoldaki karı temizledi.
It's not a road, but a path.
- O bir yol değil fakat bir patika.
You're on the right track.
- Siz doğru yoldasınız.
I think you're on the right track.
- Sanırım sen doğru yoldasın.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world.
- Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.
This road is the only approach to the city.
- Bu yol şehre giden tek yoldur.
We're approaching the end of our journey.
- Biz yolculuğumuzun sonuna yaklaşıyoruz.
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
What time do we leave?
- Biz ne zaman yola çıkarız?
There is a little time before the train departs.
- Tren yola çıkmadan önce biraz zaman var.
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
This is the shortest route to Paris.
- Bu, Paris'e giden en kısa yoldur.
Luckily, we found an escape route.
- Neyse ki, biz bir kaçış yolu bulduk.
A rail is a piece of metal or wood which is long and thin. For example, a train runs on rails, which is why we call it a railway train.
- Ray, metal ya da tahtadan yapılmış ince ve uzun bir şeydir. Örneğin, trenler ray üzerinde gider, bu yüzden ona demir yolu treni diyoruz.
I don't feel like running all the way to the station.
- Canım istasyona kadar tüm yolu koşmak istemiyor.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şerite ayrıldığı bir yere geldik.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
They wanted to try new ways of living.
- Onlar yaşam için yeni yollar denemek istediler.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
I need your address in order to send you a present.
- Sana hediye yollayabilmem için adresine ihtiyacım var.
Hanako came all the way from Hokkaido in order to see her father.
- Hanako babası görmek için Hokkaido'dan tüm yolu geldi.
We have to use every means to persuade him.
- Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
We must prevent a war by all possible means.
- Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
I got off the bus at the end of the line.
- Yolun sonunda otobüsten indim.
The liner called at Hong Kong.
- Yolcu gemisi Hong Kong'a uğradı.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
Where does this road lead to?
- Bu yol nereye götürür?
This road leads you there.
- Bu yol sizi oraya götürür.
The best approach to Lisbon is by sea.
- Lizbon'a en iyi yaklaşım deniz yoluyladır.
Do you travel by sea or by air?
- Deniz yoluyla mı veya hava yoluyla mı seyahat edersiniz?
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
The way of the samurai is found in death.
- Samuray'ın yolu ölümde bulunur.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
Working from home via computer can be lonely.
- Bilgisayar yoluyla evden çalışmak tuhaf olabilir.
Tom broke up with Mary via text message.
- Tom cep telefonu mesajı yoluyla Mary'den ayrıldı.
She showed me the snaps which she had taken during her journey.
- Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
They walked along the road three abreast.
- Onlar yol boyunca üçü yan yana yürüdü.
As there was no bus service, we had to walk all the way to the station.
- Otobüs servisi olmadığı için, biz, istasyona giden bütün yolu yürümek zorunda kaldık.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
I handled the problem the only way I knew how.
- Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Do you have an itinerary for your business trip?
- İş gezin için bir yolcu rehberin var mı?
Where can I find the itinerary for your business trip?
- Senin iş gezin için yolcu rehberi nerede bulabilirim?
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
Tom has made plans for a trip to Boston.
- Tom Boston'a bir yolculuk için planlar yaptı.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
They fled through a secret passageway.
- Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
Almost all of the passenger in the bus were asleep when the accident happened.
- Kaza olduğunda neredeyse otobüsteki yolcuların hepsi uyuyordu.
The town is accessible by rail.
- Şehre demir yolu ile erişilebilir.
The picnic area is easily accessible by road.
- Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.
What's the best way to lose weight?
- Zayıflamak için en iyi yol nedir?
The best way to lose weight is to eat properly and get a lot of exercise.
- Kilo vermenin en iyi yolu uygun şekilde yemek yemek ve çok egzersiz yapmak.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.