Sizlerden herhangi birinin bu hafta sonu bizim lise toplantısına gitmeyi planlayıp planlamadığınızı sadece merak ediyordum.
 - I was just wondering if any of you are planning to go to our high school reunion this weekend.
Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.
 - The attack began without enough planning.
Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
 - The revolutionary council met to plan strategy.
Her şeyi planlamak zorundayım.
 - I have to plan everything.
Daha iyi bir plan yapmak zorundayız.
 - We've got to have a better plan.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
 - To be successful, you have to establish a good plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
 - I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
 - As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
 - Tom did a good job planning the party.
Asgari ücreti artırmayı tasarladıkları doğru mu?
 - Is it true they're planning to raise the minimum wage?
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
 - About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.
 - I'm following the plans made by congress.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
 - He works in the planning section.
Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.
 - The attack began without enough planning.
O, planlama bölümünde çalışıyor.
 - He works in the planning section.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
 - We opposed his plan to build a new road.
New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
 - We are planning a trip to New York.
Tom için bir parti tertip ettim.
 - I planned a party for Tom.
Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
 - School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
 - I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Başka bir tasarın var mı?
 - Have you got another plan?
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
I think you should stick to your training schedule.
 - Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.
What time is your plane scheduled to take off?
 - Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor.
 - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.
Dan devised an escape scheme with one of his cellmates.
 - Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.
What are Mary's true intentions?
 - Mary'nin gerçek planları ne?
Tom has good intentions.
 - Tom'un güzel planları var.
I had no idea you were planning to go to Boston.
 - Boston'a gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrim yoktu.
I had no idea of what she intended to do.
 - Onun ne yapmayı planladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Investigators uncovered an assassination plot.
 - Araştırmacılar, bir suikast planını ortaya çıkardılar.
Tom masterminded a diabolic plot to kill his wife.
 - Tom karısını öldürmek için şeytani bir plan hazırladı.
Of course, I have a plan.
 - Elbette bir planım var.
So you're planning to follow this course as well!
 - Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
You should always plan for the worst-case scenario.
 - Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
The plane took off at 11:00 a.m; thirty minutes later than scheduled.
 - Uçak sabah 11.00'de havalandı; planlanandan otuz dakika daha sonra.
What time is your plane scheduled to leave?
 - Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
He planned the project along with his colleagues.
 - O ,projeyi iş arkadaşlarıyla birlikte planladı.
In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
 - Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
These measurements conform to the blueprints.
 - Bu ölçümler planlara uygundur.
Tom wanted a closer look at the blueprints.
 - Tom planlara daha yakından bakmak istedi.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
 - Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
Tom came in with a game plan.
 - Tom bir oyun planıyla geldi.
I never really had any game plan.
 - Gerçekten hiç oyun planım olmadı.
Your plan is not in line with our policy.
 - Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Sami set up a plan to kill Layla.
 - Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
Fadil and Layla set up a robbery.
 - Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
... are you planning to wear? ...
... family, planning a day trip to Santa Cruz with ...